16 Temmuz 2023 Pazar

sühan'dan "yenge"ye özel...

kaynak: milli gazete 16 şubat 2016

Şair kardeşim Hüseyin Kaya şimdiye kadar örneğine rastlamadığımız bir projeyle bizi haberdar ettiğinde, heyecanlanmıştık. Sühan dergisinin 13. sayısını "Yenge Özel" olarak düşünmüştü. Bir yazıyla bu sayıda yer alma düşüncemiz ne yazık ki gerçekleşmedi.

Dergi yayımlandı, her ilgili gibi, bizim de elimize ulaştı. Bazılarını daha önceden görüp inceleme imkanı bulduğumuz halde, baştan sona bütün yazıları tekrar okuduk. Genel olarak iki kategori karşımıza çıkıyordu: "Yenge"lerimize olumlu ve güzel duygularla yaklaşan şair ve yazarların yazıları bir yanda? Diğer tarafta ise, marazlı tutumlarıyla bizi şaşırtanların harap halleri?

"Yenge"lerimize örnek bir tavırla yaklaşanların başında Berat Demirci, Metin Önal Mengüşoğlu, M. Said Türkoğlu geliyordu. Bu sahici ve samimi iki yazar, beslendikleri medeniyet kaynağının merkezinden doğan duygularla okuyucuyu sarıp sarmalıyordu. Sözgelimi Berat Demirci "Aile, medeniyetin Hakk katında hakikatidir." şeklindeki ilk cümlesiyle  kendi konumunu ortaya seriyordu. Çağın hâkim global dünyasınca işgal edilmek istenen aile kurumunun aslî değerlere bağlı olarak korunması konusundaki görüşleri de burada özellikle öne çıkarılmalıdır. Mengüşoğlu ise, "Emsalsiz Sevda" başlığını taşıyan yazısında, Müslüman ve şair ? yazar bir "eş"in nasıl olması gerektiğini bütün yönleriyle bizlere aktarıyordu. O, "Emsalsiz Sevda"sını çocukluktan gençliğe, öğrencilikten esnaflığa, yokluktan varlığa, hayatın çeşitli dönemlerinde yaşadığı olaylar ve yoğun duygular eşliğinde anlatıyordu. "Saadet yuvasının türbedarı" olarak görür "yenge"mizi. Bu arada, hatalar - doğrular, acılar ? sevinçler, hasretler ? vuslatlar? Hemen her insanın başına gelebilecek bu durumlar, herhangi bir söz oyununa gerek duyulmadan dikkatlere sunulur?

"Edebiyat adamının nazik durumu"nu "Edebiyat adamı, dikkatli bir seçimle kurduğu aile ortamında sanatçı duyuşun gereklerine göre değil, hayatın gereklerine göre beklentiler içine girmelidir." ikazıyla tamamlayan M. Said Türkoğlu nu da okuyucuya işaret ettikten sonra, geçelim öte tarafa?

Adları lazım mı bilmem; eşya, eşhas ve kâinat karşısındaki tutum ve duruşları tahribata uğramış izlenimi veren bir grup şair-yazar ise içinde bulundukları karmaşa hâlini "Yenge"ye yönelik tutumlarında da sergilemişler. Onların bu marazîlikleri "şairlik" (yahut "öykücülük") apoletine olan "müptelalık"tan kaynaklanıyor olabilir. Fakat bu, "bağlılık" iddiasında bulunulan temel atlasın dışına çıkmanın bir başka tezahürü değil midir? Medeniyet algımız, hayatı ve unsurlarını, sözgelimi "şairlik"le "yenge"yi ayrı tutum ve davranışlarla mı değerlendirmeye  almamızı öngörüyor? Yoksa hepsi, tek ahlâk anlayışıyla mı yaşatılıp yürütülmelidir?

Sorumuz boşuna; şairane bir artistliğin peşine düşme sevdası elbette bir bilinçli bir tercihin sonucudur.  Bu olumsuz tercihin sahipleri, kendilerine benzer olumsuzluklarla donanmış karşı cinsten bazılarının dikkatini -haliyle-  çekmiş olacak ki, şamar yemekte geç kalmadılar. Günlük bir gazetede, feministçe duyuşun yüksek bir gösterisi olarak patlatılan şamar, piyasaya karşı "caka" satma şanını tepe tepe kullanan "sabıkalı" şair ve yazarların "havalılık" derecelerini bir miktar daha artırmış olabilir. Fakat işin öte yüzleri de yok değil mi? Çünkü onlar kesinlikle hak gaspı yapmışlardır. Hak gaspı yaptıkları "yenge"lerin (şimdilik) itirazî yazı yazma imkân ve ihtimalleri olmadığından (ki gâsıplardan kimisi bunu açıkça belirtiyor), bu gaspın derecesini bilmiyoruz. İşin diğer bir yüzü, "temsilcisi" olarak gösterildikleri (çünkü haklarında yazı kaleme alan bayan yazarlar onlar için ?İslamcı sıfatını kullanıyor) kesime sıçrattıkları kötülüktür, bu ne olacak?

Sühan ın "Yenge" sayısında kalem oynatma riskini içinden geldikleri dünya bakımından alanlar ise, farklı bir değerlendirme birimine bağlı olmakla birlikte, üçüncü grubu oluştururlar. Halim Şafak ve Fuat Çiftçi bu grubun üyeleridir. Geçmişten beri yaza geldikleri bir ortamın dışına (bildiğim kadarıyla) ilk kez çıkma cesaretini gösteren bu isimleri tebrîk etmek bize düşmez. Onlar ortam dışına çıkma eylemlerine çıkarken kendilerine gelebilecek "yoldaş kurbağalar"ın "vak vak"larını elbette kestirmişlerdi. Dolayısıyla, kendileri hakkında belli bir çevrede yapılan "efe"lenmelere, yazılıp çizilenlere pek aldırış etmemelerini tavsiye edebilirim.

*

Sühan Sivas ta, Anadolu nun bağrında samimi bir şair tarafından yayımlanıyor. Hüseyin Kaya, "çete" ağlarıyla örülmüş ve "kişiliksizlik" batağına saplanmış "merkezî" edebiyat ortamına aldırış etmeden, el değmemiş konular ediniyor kendisine. Derginin "Yenge" sayısı bu konulardan birisiydi. Şimdi sırada diğerleri var: Oyuncak, istasyon ve diğerleri?

(Sühan a ulaşmak için: 0 505 351 54 11 ? Çiçekli Cad. No: 73, Sivas (huseynkaya@gmail.com)

Hiç yorum yok: