Dünyaya gelirken sırtımıza sardığımız ten
gömleği; renk renk, kimi bir mevsimlik kimi ömürlük dertlerle bezenmiştir
ezelde. Her ne kadar gün gelip unutulanı yahut kuşlar gibi uçup gideni varsa da
nafiledir bir âh ile cümlesinden sıyrılıp yaşamaya devam etmek bütün dertlerin.
Nafiledir dertsiz bir mekan, dertsiz bir gün aramak yeryüzünde. Nafiledir
derdimizi dökecek bir kör kuyu, azıtacak bir dağ başı arayışımız. Ayaklarımız
bağlı, dilimiz suskun, ruhumuz perişan yürürüz dünya üzerinde sırtımızda dert
heybesi. Derdin birini döksek bu heybeden, yol üzerinde bir köprüden ırmağa,
gelir başkası doldurur yerini. Sabrın demirden çarığı delinir, şükrün demirden
asası eskir de elimizde, dert azalmaz, dert bitmez. Dünyaya gelirken bir dertle
gözlerimizi açarız lakin dertlerle kapatırız gözlerimizi dünyadan giderken.
Dert, tek heceli olsa da belki de türlü türlü
olduğundan derdin tek tarife sığmaz manası. Ömürlere dar gelen bir kelimenin
elbette yer almaz tam karşılığı lügatlerde de. Dert değildir asılında
konuşulan, söylenen; derdin gölgesidir dertleşsek de geceler boyu dostla,
yarenle. Derdin yanlız adıdır dolaşan şiirlerde, türkülerde. Dertleşsek de
dilsiz geceyle, seherle; kimi dertler yâd edildikçe yayılır kalbin vadilerinde.
Hep özlediğimiz, dertsiz günler olarak andığımız
çocukluğumuzun, deli ırmak gençliğimizin, hayatın kıyısında yürüdüğümüz
öğrencilik yahut ilk gençlik yıllarımızın dertleri unutulsa da zamanla, aşı izi
gibi kalır kalbimizin bir kenarında. Nefes alıp verdikçe ardı arkası kesilmez
dert sağanağının sadece büyüdüğümüz için bazı dertler, dertten sayılamayacak
kadar küçülür dünyamızda.
Dert bir denizdir bu âlemi seyrederken içinde
çırpındığımız ve bu denizin dalgalarıdır gam, keder, hüzün, elem, acı, hasret,
sevda, yoksulluk, hastalık, ayrılık... Tadı acı, katlanması zor olsa da dert
bir iksirdir bizi taşıyan varlığa yahut yokluğa.
Ko
ağyârı gel ehl-i derd ile yâr olmak istersen
Cefâ
çek aşk ile yâr-ı vefâdâr olmak istersen
(Usûlî)
Dert, gecedir bütün renkleri silen; dert, gecedir karanlıkların annesi ve dert
müjdecisi sonsuz aydınlığın. Dert kuyudur Yusuf'un kendi hakikatiyle baş başa
kaldığı. Dert uzlettir Meryem'in sınandığı. Derttir bülbüle içli şarkılar
veren, güle güzellik. Mumu eriten de derttir, pervaneyi onun etrafında divane
eden de. Mecnun'u çöle, Ferhat'ı dağlara süren de derttir; Kerem'i küle çeviren
de.
Derttir kuzuları koyunların ardında dolaştıran,
dumanı dağların başına saran. Derttir arıyı çiçek çiçek dolaştıran, karıncaları
telaşlı kılan. Derttir kilimlere düşen rengarenk desenler anaların kirkitinden.
Derttir; yazarı kalemle yoldaş eden, bestekarın kalbine nağmeler serpen, şairin
ruhuna ilham üfleyen.
Derdimiz her ne ise ancak o kadar varız dünyada.
Dert yalnız bizim değil her şeyin varlığını resmeden hakikattir kainatta. Dert
etmeyenin, derdi olmayanın varlığı da yoktur aslında.
Zannedilenin aksine neşeyi değil derdi söyler
serçeler her sabah, her akşam. Derttir diyar diyar gezdiren göçmen kuşları.
Yağmur derdinden atar kendini toprağın bağrına, bulutlar dertle arşınlar
gökyüzünü her mevsim. Rüzgarın uğultusu, suyun şırıltısı, göğün gürültüsü
derttendir aslında. Lale dertle büker boynunu, sümbül dertle dizer
yapraklarını, ağaç dertle yürür meyveye.
Bir derdin esiri olmayan, boyasıyla boyanmayan,
katlanmayan bir derdin zahmetine, bilemez dermanın kıymetini, giremez dermanın
gülistanına. Dert mazlumun dilinde duadır dervişin gönlünde bahar.
Ehl-i
derd ol, ehl-i derd ol, ehl-i derd ol, ehl-i derd
(Usûlî)
Dert etmeden açılmaz önünde durduğumuz hiç bir
kapı. Dert etmeden varılmaz bitmez sandığımız yolun sonuna. Derdimizi
unuttuğumuzda, unutmaya çalıştığımızda dünya çölünün serabıdır bizi çağıran
kendisine. Geceyi dert etmeyene seher,
kışı dert etmeyene bahar uğramaz. Su nasıl şekil verirse çakıl taşlarına,
dertler de öyle şekillendirir uğradığı, misafir olduğu kalbi ve işler o kalbin
en kuytu köşelerine acziyeti, sabrı, sessizliği.
Bilsek de her derdin bir dermanı olduğunu,
bilsek de hiçbir derdin sonsuza kadar sırtımızda kalmayacağını, bilsek de yarasız ağaç dertsiz baş bulunmayacağını
yine de süzülür kimi zaman yanağımızdan birkaç damla yaş, yine de akseder
yüzümüze biçareliğin durgunluğu. Yalnızca gözleri, yüzü değildir dert ehlini
ele veren. Yürüyüşünden, duruşundan, sesinden, nefes alışından dahi ağır bir
hüzün sızar dert sahibinin. Dert nasıl elvan elvan ise dertliler de türlü
türlüdür. Bazıları dertsiz hayat düşüyle tüketir bütün ömür sermayesini sayısız
dertler içinde, bazıları severek derdini bir derde yâr olur. Kimileri şikayet
eder dermansızlığından derdinin, kimileri dermanı dertte bulur.
Tıpkı insanın dünyada misafir olduğu gibi büyük
ya da küçük dert, dertler de misafiridir insanın son nefesine kadar. Renk renk,
kimi bir mevsimlik kimi ömürlük dertlerle donatılmış ten gömleğini çıkarıp
üzerimizden dönerken dünyadan ; anlarız dermanın dert, derdin derman olduğunu
ve vedalaşırız bütün yüküyle ömrümüzün, kalbimizin.
Satıp
dermânını derd al melâmet şehri içinde
Deli
gönlüm gibi rüsvây-ı bâzâr olmak istersen
(Usûlî)
Geçecek sandın, geçmedi. Uçup gidecek sandın,
biri gittiyse birkaçı yeniden geldi dayandı kapılarına kalp şehrinin. Kapıları
kapadın, pencerelere perde çektin en uzağına gittin içindeki ülkenin.
Kurtulamadın.
Kaç geceyi uykusuz geçirdin, kaç gündüzü geceye
kederle bağladın. Kalmadı farkı geceyle gündüzün, baharla güzün. İçindeki yükü,
ruhundaki ağırlığı taşımaktan yoruldu kalbin, ayakların. Kaç kez bulutlansa da
gözlerin, ağlayamadın. Yorgun bakışların her gün biraz daha boşluğa, ötelere
yöneliyor. Konuşan sen değilsin, işiten sen değil. Bir kuş sesi duysan belli
belirsiz, kalbine çarpıyor kanatları. Bir boynu bükük çiçek görsen ruhunda
yankılanıyor feryadı. Hiçbir şemsiye, çatı altı korumuyor ansızın gelen
yağmurlardan gövdeni. Hiç bir mevsim geçmiyor titremesi kalbinin.
Duldan yok sığınacak hiçbir rüzgarda.
Işıltılı cümleler uğramaz oldu sessiz bahçene.
Anlatsan dilin yorgun, kelimelerin kırgın içinle konuşmaktan, söylesen tarifi
yok lügatlerde halinin. Ruhunun aynasından siliniyor her gün biraz daha
suretin. Gölgen bile taşıyamaz oldu derdini. Derdinlesin, derdin sensin.
yaz 2021