16 Mart 2022 Çarşamba

şiirle konuşan adam: tayyib atmaca

 

Tayyib Atmaca ismine ilk kez yirmili yaşlarımda rastladım Kırağı dergisi sayesinde. 1995 senesiydi ve edebiyat fakültesi öğrencisiydim. Kırağı, posta pulu karşılığında okuruna gönderilen bir dergiydi ve ben de arkadaşlarım sayesinde haberdar olmuştum bu dergiden. Dergiyi birkaç sayı takip ettikten sonra künyede yer alan adrese bir mektup gönderdim ve dergi adına cevap, Tayyib Atmaca’dan geldi. Böyle başladı aşinalığımız uzaktan uzağa da olsa. Edebiyat dünyasında aşinalıklar hep önce dergiyle, kalemle, mektupla başlardı o yıllarda.  Ardından programlarda yüz yüze tanışılır, kırk yıllık dost, ağabey kardeş münasebetleri boy verirdi. Ben şiir gönderdim Tayyib Atmaca yayımladı. O kitaplar, dergiler gönderdi ben okudum. Aynı yıllarda bizim yayımladığımız Rûzigâr adlı dergiye de ricamızı kırmayarak şiir gönderdi. Aylar, yıllar sonra yüz yüze tanışmak, sohbet etmek de nasip oldu kendisiyle edebiyat programlarında.  Yeni yeni eli kalem tutan birisi için şüphesiz ilk aşinalıklar, ilk tecrübeler unutulmaz izler taşır. Tayyib Atmaca, benim için samimi ve mütevazı duruşuyla “iyi ki tanıdım” dediğim bu mümtaz yüzlerden biri.

Tayyib Atmaca’yı benim gibi eminim pek çok insan Kırağı dergisi ile tanıdı ilk kez ve yeni yazmaya başlayan pek çok kişi için bir mektep oldu o dönemde Kırağı dergisi. Bu gün merkezî dergilerde kalem oynatan, büyük yayınevlerinden kitap yayımlayan yahut üniversitelerin edebiyat fakültelerinde görev yapan isimler arasında yolu Kırağı’ya düşmemiş olanı yok denecek kadar az. Kırağı dergisi ikinci yayın döneminde kitap yayıncılığına da başlayarak dergide ürün yayımlayan isimlerin kitap sahibi olmasını da sağladı ki bu faaliyet dahi dönem şartları içerisinde düşünüldüğünde şiir adına büyük bir teşebbüs aslında.

Tayyib Atmaca’nın şiiriyle tanıştığım dönem yani doksanlı yıllar; tıpkı hayata bakış, yaşantı tarzı ekseninde olduğu gibi sanatta ve edebiyatta da Türkiye’de birtakım değişimlerin yaşandığı bir döneme denk gelir. Söz konusu yıllarda bilhassa muhafazakâr camianın sanat ve edebiyat çevrelerinde yoğun bir faaliyet içerisinde olduğunu söylemek mümkün lakin bu faaliyetler “yenilik” adına bazı kopuşların, savruluşların da temelini oluşturur. Seksen sonrası başlayan muhafazakâr şiirdeki gelenekten kopuşun doksanlı yıllarda artık bir “çığır”a dönüştüğü aşikârdır. Bu durum yalnızca şiirin teknik yapısıyla sınırlı kalmayıp, dil ve söyleyiş farklılıklarına da sirayet eder. Hece ölçüsünün tüm imkânlarını tükettiği anlayışının neredeyse tamamen benimsendiği bir dönemde Tayyib Atmaca şiirinin “hece” imkânları içerisindeki arayışları dönem şairlerinden kendisini ayırır. Her ne kadar Tayyib Atmaca’nın yanı sıra birkaç isimde daha aynı hassasiyeti ve aynı çabayı görmek mümkünse de Atmaca,  tavrı ve söyleyişi ile çağdaşı diğer şairlerden kolaylıkla ayırt edilebilir.

Tayyib Atmaca şiiri her şeyden evvel duygusal bir mahiyet arz eder.  Suni dil ve söyleyişten uzak bir gönül lisanıdır onun şiirinde kullandığı dil. Mısraları gözden, kulaktan evvel kalbe ulaşır çoğu zaman. Her şiirinde bir yaşanmışlık hissi mutlaka okuyanını sarar. Ölçüyü yahut kafiyeyi tutturmak için çaba sarf etmez ancak yine de ahenkten uzak değildir dizeleri. Sehli mümteni diyebileceğimiz bir üslup onun tüm şiirlerinde hâkimdir. Geleneği terk etmez ancak geleneği “var olanı taklit” algısından da uzaklaştırır söyleyişiyle, kelimeleriyle. Yeri geldiğinde bir halk şairi kadar duru ifadeleri şiirine taşırken kimi zaman çağının sesini, imge dünyasını dizelere nakşetmeyi başarır.

Eskilerin “Üslubu beyan ayniyle insan” sözüyle tespit ettikleri hakikat, Atmaca’nın şiirini, kalemini tam anlamıyla karşılar zira o; şiiri bir amaç olarak görmez dünya yolculuğunda. Şiir onun için bir kendisiyle söyleşme, yara deşme, içlenme halidir. “Kendi efkarı” ile okur ve yazar, kaygılardan azade. Ömrünün türküsüdür her şiirinde terennüm ettiği; kimi zaman hasret, kimi zaman sitem, kimi zaman sevda, bazen yalnızlık türküsü. Ne birilerinin dergilerinde ismi görünsün, derdindedir, ne bir yerlerde ismi yüceltilsin… Sümmanî’nin, Yunus’un su içtiği pınarlardan içer suyunu. Erzurumlu Emrah’ın, Seyrani’nin, Karacaoğlan’ın arşınladığı topraklarda eskitir çarıklarını ama kimseye benzemez sesi, avazı. Mütevazı bir ırmağın kendi halinde akarken kenarında açan çiçekler, yeşeren söğütler gibidir onun kaleme aldığı şiirler. Doğal, duru ve gösterişten uzak ve rengarenk.

Tayyib Atmaca şiiri, geleneğin izinde ancak çağla barışık, yenilikçi bir eda taşır bünyesinde. Bu şüphesiz şuurlu bir tavırdır ve onun şiirini; tek düzelikten, yığılmaktan, yorulmaktan ve kendini tekrardan uzaklaştırır. Geleneğin izinden yürüse de zaman zaman kafiyeyi önemsemeyen ancak heceden kopmayan rahat söyleyişler, dörtlüklerle kendisini sınırlamayan farklı sayıda bentler onun şiirinde biçimsel bir hareketlilik olarak göze çarpar.  Kimi zaman konuşma diline ait söyleyişler hece nizamı içerisinde ancak nesir halinde çıkar okur karşısına. Düzyazı görünümünde ancak hece ölçüsü bütünlüğüne sahip cümlelerden oluşan metinler, mensur şiir geleneğinde bir yenilik olarak değerlendirilebilir. Şairin bu tür metinlerine dikkatle bakıldığında gündelik dili heceye vurmaktaki ustalığı net bir şekilde sezilir. Şair; atışmayı da bilir, ölçü imkanları içerisinde deneysel arayışlar yapmayı da.

Günümüzde “Yeni Hece” adlandırmasıyla bazı edebiyat çevrelerince süslenerek gündeme getirilen hece şiirindeki yenilik çalışmaları aslında Tayyib Atmaca’nın otuz seneden beri icra ettiği şiirin uzaktan keşfi görünümündedir, demek abartılı olmaz sanırım.

Tayyib Atmaca, yalnızca şair yönüyle değil; denemeci, yayıncı ve hatta öykücü yönleriyle de edebiyatımızda nevişahsına münhasır bir kalem erbabı.  Şairin uzun süre önce yayımlamaya başladığı ve halen devam eden Hece Taşları adlı dergisi aslında; savrulan, dağılan, kekeleyen, karanlığa doğru ilerleyen günümüz şiir anlayışına karşı bir tavır ve duruşun simgesi.

Şiir gibi konuşan, konuşur gibi rahat dizeler kuran bir şair Tayyib Atmaca. Şiiri yanına bir yoldaş olarak almış bir isim değil, şiirle yürüyen, yaşayan, sevinen, kederlenen bir şair. Şiir, onun hayatının süsü değil, şiir onun için bir uğraş değil hayatın ta kendisi. Türk şiirinde uzun süredir esen fırtınalar durulduğunda, şiir ve edebiyat birtakım suni imkanların elinden kendisini kurtarıp, düze çıktığında Tayyib Atmaca isminin Türk edebiyatındaki resmini daha net görmek mümkün olacaktır düşüncesindeyim.

Edebi Köprü-Aylıq Edebi Dergi