Hüseyin Kaya
Her geçen gün biraz daha uzaklaşıyoruz içimizdeki dünyadan ve bizlere sunulan kalabalık bir dünyaya taşıyoruz zihnimizi, kalbimizi. Ruhumuzun, fıtratımızın kaynaklarını kurutarak önümüze konulan bir çölde, gecenin ayazında ve gündüzün sıcağında kumlar üzerinde yürümeyi, yaşamak olarak adlandırıyoruz. Unutuyoruz yaşımız kaç olursa olsun çocuk olduğumuzu ve çocuk kalmamız gerektiğini bu âlemde ve böyle böyle karanlığa bürünüyor dünya, eziyete dönüşüyor nefes alıp vermek bile.
Mustafa Ruhi Şirin; bize kendimizi, varlığımızın özünü hatırlatan ender şairlerden biri. Biricik dünyamızdan, çocukluğumuzdan sesleniyor bize yazdıklarıyla. Onun yurdu, çocukluk coğrafyası ve onun kelimeleri, cümleleri, dizeleri hep o ülkenin çoğalan, eskimeyen doğal imgeleri. Çocukluğunu unutmayarak değil çocukların safında durarak çağırıyor bizi yaşadığı dünyaya. Bize seslenirken masallar, şiirler, öyküler fısıldıyor ruhumuza kimi hüzünlendiren kimi neşelendiren. Bir yerlerden hatırladığımız, yabancısı olmadığımız, sisler ardından gelen aydınlık ve dokunaklı bir davet onun çağrısı.
Cümleleri, sözleri, edebiyat ürünlerini tasnif etmek ve adlandırmak, büyüklerin işi. Her şeyi parçalara ayırarak çoğaltan ve içinden çıkılmaz detaylara boğan kuralların dışında inşa ediyor Mustafa Ruhi Şirin rengarenk çiçeklerle bezeli söz bahçesini. Zaten nasıl ayrılabilir ki öykü, masaldan; deneme şiirden?
Ablası masaldır şiirin
Rüya, ikiz kardeşi
Çok pencereli, aydınlık bir odadan seslenir Mustafa Ruhi Şirin eserlerinde. Rüyalara, hayallere, hüzünlere, sevinçlere, bulutlara, kuşlara, yağmurlara, karıncalara, kelebeklere, ağaçlara açılan onlarca penceresi bulunan üstelik duvarları billurdan bir odadır onun söz otağı ve buraya misafir olanlar çocuklar, çocukluğunu arayanlardır. Hayal atına ya da rüya bulutuna binemeyen ancak uzaktan seyircisi, dinleyicisi olur bu dünyanın.
Hayalin ve Rüyanın Kanatlarındaki Dizeler
Dünyayı, hayatı çocuğun kelimeleri ile anlatmak her şeyden önce büyüklerin dilini ve üslubunu, zihnini geride bırakmakla mümkün olabilecek bir eylem. Bir ayağı rüya bulutunda, bir ayağı hayal atının sırtında dolaşır dünyayı çocuk ve kendi şiirine de bu hâl üzre yürür. Bu hâl üzre anlam verir yaşadığı yahut yaşayamadığı her şeye. Yalnız çocukken insanın yıldızlara değer elleri. Rüya bulutunun, hayal atının sırtından ayaklarını çektiği anda iner kalabalık dünyaya; rakamların, sayıların ezberlerin, görülenin, duyulanın, tarifi olan şeylerin boğucu dünyasına. Bizler büyüdü zannederiz fakat yalnızca değişir çocuk, uzaklaştığında hayalden ve rüyadan. Çünkü anne sütünden çok / hayal büyütür çocukları.
Mustafa Ruhi Şirin için masal insanlığın umududur ve bu umuttur onun kaleminden, kalbinden dökülen kelimelere sinen. Şiirlerini hayal ve rüyanın sınırsız bahçesinde bir masal dünyasında yeşertir, çiçeklendirir çoğu zaman çünkü inanmıştır:
Hayalin uzaklaştığı dünyaya
Şiir diliyle anlatacak
Şehrazat
Bin ikinci masalını
Şiir ve masal hem tema hem de anlatım açısından birbiriyle örtüşen, iç içe kullanıldığında birbirini tamamlayan özelliklere sahiptir. Hayal gücü, imge dili, anlatım ritmi ve kültürel aktarım gibi unsurlar; bu iki tür arasındaki geçişken özelliklerin bir kısmıdır sadece. Masal, olay ve kahramanlar üzerine kuruluyken şiir daha yoğun bir dil ve estetik deneyim sunmayı amaçlar. Bilhassa saf şiirin masal ile kardeşliği aşikardır. Gerek hayal, duygu, gerçekten uzaklaşma, gerek gerçeğe farklı bir anlam yükleme her iki türde de karşımıza çıkan bir söylemdir. Şiir de başka bir evrene kapı aralar masal da.
Mustafa Ruhi Şirin’in şiiri çoğu zaman, farklı gibi görünen bu iki türün kalıplarını bünyesinde eritmiş bir söyleyişle karşımıza çıkar.
Masal düşlerin
Şiir
Pencerelerine açar güzelliğini
Mustafa Ruhi Şirin şiirlerinde düşlerin ve güzelliğin pencereleri birlikte açılır okurun kalbinde, zihninde. O pencereden seyredilen âlem, gözlerdeki perdeyi kaldırır, kalbi hayret makamına ulaştırır.
Şiir Sandığında Masal İncisi
Bir masal sağanağıdır onun şiiri. Konuşan bir karınca, ağlayan kar, şarkı söyleyen kuğu, mavi bir tavşancık, kırk kanatlı küheylan, deniz kızının sarayı, masal sarayı, aynalı saray, topal bir dev, tılsımlı bir yüzük, sihirli lamba, Kafdağı birer resme dönüşür zihnimizde dizeler boyu. Kimi zaman bildiğimiz, dinlediğimiz kimi zaman ise hayal bile edemediğimiz nice kahraman; gözlerimizin önünden bazen tebessüm ederek bazen hüzünle birer birer geçer ve bırakır siluetlerini kalbimizin orta yerinde. Bir kez büyüsüne kapıldıktan sonra Mustafa Ruhi Şirin şiirlerinin; dünyaya inmek, dünyaya eskisi gibi bakmak bir süreliğine mümkün olmaz. O dünyaya yeniden yolcu olmak, orada kalmak, yaşamak isteriz. Kendine tekrar tekrar çağıran ve okuruyla konuşan masallardır Şirin’in şiirleri.
Mustafa Ruhi Şirin’in şiir dili, masal evrenidir. Çocuğu yazmanın, çocukluğu yazmanın ve dahası çocuk gibi yazmanın zaten başka türlü nasıl imkânı olabilir ki? Çocuk ve çocukluk bir masaldır ve çocuğun şiiri de masaldan, masal unsurlarından nasibini aldığı kadar sahihtir.
Çocuk için Masal Olmayan Nedir ki? Dağlara bakmak/ bir masaldır, su içinden bakan ağaçlar/ ıslak güneş/ bir masal.
Şair, Bin Masal Gemisi İnci’yi serer, sıralar sayfalar boyu ve biz bu incilere dize, dörtlük, bent, şiir deriz. Şiir, hangi büyük gerçeği özünde saklarsa saklasın masallardan kalkıp gelen kelimeler bulur onun şiirinin başköşesinde yerini. Günümüz dünyasından nesneler, masal aleminden imgelerle kol kola ve büyük bir aşinalık içerisinde yer alır dizelerinde. Bazen sesini dağlara bırakır tren/gece /devleri bile uyandırır bazen Sonsuz parmaklı peri /Dallara takınca yaprakları /Köpekler susar.
Onun şiirlerinde tıpkı masallarda olduğu gibi dünyadaki her varlık bir kişiyi, kişiliği temsil eder:
Uzak olsa da
Kaynadığı yerden
Öğretilmiştir nehre
En yakın denize
Nasıl ulaşacağı
Ve deniz dahi Gece olunca siyah elbisesini giyinen / Yağmurun gıdıkladığı elleri dalgalar olan masalsı bir kahramandır şairin kalbinde.
Bakışımızı, görüşümüzü, duyuşumuzu değiştiren sihirli kelimeler yumağıdır bazen onun şiiri; sarıldıkça çözülür, çözüldükçe sarılır ama dolaşmaz kelimeler ve anlam birbirine. Mesela soğuk bir İstanbul haritasına bile masal gözlükleriyle nasıl bakılacağını fısıldar:
Benzer İstanbul’un
İki yakası masal içinde
Gülümseyen iki şakacı deve
Onun şiirlerinde bir uçurtma olur sevgi yüklü dizeler ve dolaşır yeryüzünün masal coğrafyasında Almanya’da, İtalya’da, Fransa’da, İspanya’da, Danimarka’da, Norveç’te. Afrika’da, Asya’da, Avrupa’da, Amerika’da, Avustralya’da ve Kuzey Kutbu’nda…
Doğa ve doğa olayları şair için hem masaldır hem şiir. Kışın gelişi ve dünyaya veda edişi bir masaldır kendini tekrar tekrar okutan.
Beyaz bir devenin
Sırtında gelir kış
Kanadı yok uçar
Ağlar yağarken kar
Mini mini, kuş kuş
Bahar gelirken Kış Masalı, bir varmış bir yokmuş’a döner sessizce.
Eskimeyen Sözler Irmağı
Çocukların rüyalarından, iç dünyalarından derlenmiş bir mecaz denizidir Mustafa Ruhi Şirin’in şiirleri fakat mecazları suni bir çabayla kullanmaz, söyleyişini yenilik arayışlarında yormaz şair. Sanki çocuklarla dolu masal sarayında onlarla hasbihal eder gibidir, onlardan biri gibidir. Sohbet öyle koyulaşır ve uzar ki farkında bile olmadan bir masalın içinde Uyku Hırsızı’nın peşine düşülür. Dallarında kuşlar uyuyan ama kendisi uyumayan Rüya Ağacı, masallarda çiçeğe durur dünyanın çok uzağında yürünen bu yolculukta.
Şair, yalnızca masallara ait imgeleri ya da bakış açısını ve ahengi harmanlamaz, aynı zamanda yeni ve sınırsız teşhislerle, teşbihlerle, söyleyişlerle masal kelimesinin anlamını, ötelere taşıyan incelikler sunar şiirlerinde. Rüyayı, masalı yazılası bir kız çocuğu olarak düşünmek ve onun masalını şiirle bezemek olsa olsa sebk-i hindi anlayışının doğal bir bakışla yeniden yorumlanmasıyla açıklanabilir.
Rüya kız çiçek çiçek
Bahar gibi açardı
Suyu öpünce yüzü
Kuşlar göğe uçardı
Rüya Kız adlı şiirdeki efsun Masal Kız adlı şiirde etkisini daha da artırır. Kafdağı, iyilik perisi, sihirli nar, dev, dua, tılsımlı yüzük gibi birçok masal unsurunu içinde barındıran Masal Kız; bütün masalların ortak kahramanıdır ve bütün masalları anımsatan, yaşatan uzun bir duadır.
Uçup gel de uçur bizi
Başına bir taç yapalım
Çocukluk sevincimizi
Çocukla başlayan ama bitmeyen sihirli bir söz ırmağıdır Mustafa Ruhi Şirin’in şiir dünyası. İçinde yaşadığımız dünyadan yola çıkan ama başka bir âleme doğru uzanan bir ırmak… Gördüğümüz ama perdeli zihinlerimizle hayal edemediğimiz, içimizdeki dünyada adlandıramadığımız ne varsa onun şiirinde dile gelir, masal desenli şiir olur. Tekrara düşmeden ve hep yeni bir sesle anlatır şair bize Masalın Masalı’nı. Aslında ne masal anlatma çabasıdır onun yazdıkları ne şiir söyleme derdi. Tüm sözlerinin öznesi çocuktur şairin. Şiir çocuktur, masal çocuktur ve Masal Çocuk, Anka’nın sırtından inmez / Yeryüzünü hiç beğenmez. Kelimelerin üzerinde hayallere, rüyalara, bulutlara, sonsuzluğa doğru uçar gider zamandan ve mekândan azade.
İçindeki çocukla yaşayan şair, yalnız o çocuğun diliyle değil Şehrazat’ın, Alaaddin’in, Kardan Adamı Ağlatan Masalcı Andersen’in, Grim Kardeşler’in ve Keloğlan’ın rüyalarıyla, diliyle dünyaya seslenir.
Zaman, öğütür bütün kelimeleri, cümleleri ve metinleri ancak masal ve saf şiire ilişmez, ilişemez çünkü masallar ve saf şiir zamanın ötesinde farklı bir dünyada var eder kendisini.
Sınırları yoktur çocukluğun, yaşı küçük şiirler yazmanın, çocuk için yazmanın ve yaşamanın. Dünya eskidikçe parlar, kendisini yeniden yeniden var eder masallar, masalsı şiirler ve çocukluğunda kalanlar. Çocukluğun bahçesinden dışarıya adım atmayanlar bilir:
Masallar gibi
Güzel şiirler de
Çocukla başlar
Türk Edebiyatı dergisi, eylül 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder