senin de
acın sinsin ter kokan muskalara
ve
andıkça ağlayan bir yara gibi ağrı
ömrünün
eşiğinde kurusun kan izleri
dilinin
dönmediği düşlere yor hayatı
az
gittiğim kadar git uz gittiğim kadar git
sen de
tutul geçerken ağudan ırmaklara
tutunduğun
dallara erisin avuçların
dökülürken
kalbinin ıssız odalarına
bilme beni
akıyor iki gözüm önüme
bu imiş unutulan yeminin kefareti