hüseyin kaya
İçimde oralı bir bülbül
vardır
(Rıza Tevfik)
Eğer uzaklardaysanız ondan, adını her
duyuşunuzda bir bıçak yürür yüreğinizin üstünde usulca. Kızgın bir gün geçer
açık yaralarınızın üstünden ya da bir yayla rüzgârı değmeye başlar bağrınıza
usul usul. Önce bir bulut kaynar
içinizde, ardından gurbet ufuklarında yükselir başı pare pare dumanlı dağlar…
Türküler dolanır da dilinize hiçbiri kendisini söyletmez her gayda, her
kelime alevden bir yumak olur oturur gırtlağınız üstüne. Gözünüzde tekrar
tekrar canlanır o ayrılık sahnesi… Vakit ihtimal akşamdır ve yine ihtimal;
mevsimlerden sonbahardır. Ardınızdan baktığını sandığınız bir çift buğulu göz,
istasyonda kalabalık arasından size sallandığını zannettiğiniz yorgun bir el ya
da ana babasının yanında başını doğrultup da helaline bakamayan mahcup bir
gelin yüzü gibi yerleşir kalır aklınızın, yüreğinizin bir kenarına o veda günü
ve hiçbir vuslat kabuk bağlatmaz daha, açılan bu ilk yaraya.
Etinizin kemiğinizin ve ruhunuzun
hamuru onunla mayalanmış gibidir. Ondan başkasını bulamazsınız kendinize yakışan.
Ondan kaçış, onu unutuş yoktur… Nereye giderseniz gidin içinizde götürürsünüz
onu da. Karanlıkta bile yanınızda yürüyen bir gölgedir unutturmaz kendini. Kim,
kimin için ne zaman yakmış olursa olsun bütün türkülere ondan sinmiş bir şeyler
vardır.
Göğsünüzün orta yerinde kimin koyduğunu
bilmediğiniz bir avuç toprak sanki hep geldiği yere doğru dökülmek, rüzgârlarla
o tarafa savrulmak ister ve yağmur çağırır durmadan çaresizliğine.
Hasret, en çok onadır. Gurbet, ondan
uzak kalmaktır.
Gün geçer, ömür geçer; dönersiniz bir
gün bıraktığınızı sandığınız yere. Dönersiniz yüzünde göz izini göreceğinizi bilmeden, düşünmeden. Ne siz bırakıp
gidensinizdir ne de o öylece orada kalandır aslında. Dönüp de görmemek
dedikleri, biraz da bu olsa gerektir.
***
Eğer uzakta değilseniz ve hiç uzak
kalmamışsanız ondan, bir zalim zülf-i leyla gibi çoktan bağlamıştır yollarınızı, bahtınızı. Kalmışsınızdır çaresiz, ağır
aksak bir türkünün ortasında. Ya baba ocağını tüttürme endişesi, ya albümlerde
sararmaya durmuş bir kaç aydınlık hatıra ve nihayetinde viran olası hanede evlad ü iyal
yüzünden aklınızın ucundan bile geçmez bırakıp da onu gitmek.
Nasıl ve ne zaman bu denli ona
bağlandığınızı anlamanız mümkün değildir. Ondan başka yâr, ondan başka diyar
olduğunu düşünemezsiniz. O, her halinizi bilir ve kendisini sevene her zaman
gurbetten daha zalimdir. Tıpkı mevsimler, aylar günler gibi öğretir size
caddelerini, sokaklarını, önünden geçtiğiniz bahçe kapılarını. Farkında olmadan
bütün nakışlarını, renklerini ezberlediğiniz bir küçük namaz kilimi gibi
ezberletmiştir size tüm renklerini.
Bahar gelir, cemre düşer, kapınızdaki
akasyanın ne zaman çiçek açacağını, madımağın, yemliğin ne zaman çıkacağını,
iğde kokularının yolları ne zaman saracağını bilirsiniz. Güz gelir, yapraklar
savrulur ilk karın ne zaman düşeceğini bilirsiniz. Hangi tren kaçta gelir
istasyona ezberlersiniz ve ezberlersiniz bu şehirdeki bütün yolların sonu niçin
hayal denizlerine, umutsuzluk rıhtımlarına çıkar.
Bayramlar bayramlara karışır, düğünler
düğünlere. Çocuklar geçer yanınızdan şarkılar söyleyerek, oyunlar
oynayarak. Siz farkına varmadan, sessiz
sedasız çocukluğunuz da yanınızdan savuşur gider ve karışır kalabalıklara.
İlkin çocukluğunuz yiter adı bile değişen sokaklarda sonra erken inen bir kış
akşamı gibi usul usul karanlıkta kalır, sizi yolcu eder gençliğiniz.
Hatıralarınız, unuttuklarınız,
alışkanlıklarınız, alışamadıklarınız hâsılı ömrünüz cami bahçelerinde ihtiyar
çınarların kökleri gibi her mevsim biraz daha fazla uzar ayaklarınız altından
yaşadığınız şehrin derinliklerine. Gölgeniz uzayıp yapraklarınızı, dallarınızı
rüzgâr dövdükçe köklerinize bakarsınız. Başınızda dönen şamatacı kuşların
kanatlarıyla tutunursunuz hayata.
Bir gün gitmek zorunda kaldığınızda,
ayrıldığınızı sansanız, sansalar da doğduğunuz şehirde her bahar yeşeren ve
gövdesinin yokluğunu hisseden kökleriniz öylece kalır.
Bu şehirde yaşıyor ve yaşlanıyorsanız;
ağır, içli bir türküdür ömrünüz neye ve niçin yakıldığını asla
hatırlayamadığınız, söylenir ve biter…