neslihan ermahiş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
neslihan ermahiş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Temmuz 2020 Perşembe

nun dergisi

konuşturan: neslihan ermahiş

 

Hüseyin Kaya kendini bir dörtlükle anlatmak isterse nasıl bir dörtlük olur bu?

 Dünyadayız ve her daim değişik haller üzreyiz. Vakte, hale göre kendimi bulduğum mısralar, dörtlükler var muhakkak lakin cümlesi beşer lafzı ve kalıcı değil hiç biri. Her ânımı, her hâlimi kuşatan bir dörtlüğe rastlasam yahut yazabilsem galiba o dörtlük okuduğum, yazdığım son dörtlük olurdu.

 Dergi çıkarmak ülkemizde çok önemsenen bir uğraş olarak görülmüyor. 1995 yılından beri çeşitli edebiyat dergileri çıkartmış biri olarak dergilerle aranızdaki bağdan bahseder misiniz?

 Dergiciliği değersiz kılan aslında biraz da dergicilerin tavrı, birbirleriyle olan münasebetleri. Her şeyin kardeşliği var mesela ama dergi kardeşliği yok dergiler arasında. Değersizleştirme burada başlıyor. Kimse ötekinin dergisini değerli görmüyor hal böyle olunca herkesin dergisi bu değersizlikten nasibini alıyor.  Samimi niyetlerle çıkan bilhassa sivil ve amatör her dergi kıymetlidir, öpüp alına konulasıdır.

 Dergilerle aramdaki münasebete gelince; ben de edebiyatın nabzının dergilerde attığını düşünenlerdenim. Bu yüzden edebiyat dergilerini takip etmeye ve onlara katkıda bulunmaya çalışıyorum. Dergiler benim için hayatın merkezinde değil belki ama çok önemli bir yerinde. Ulaşabildiğim dergileri okumak,  daha evvel yayımlanmış dergileri zaman zaman açıp tekrar tekrar gözden geçirmek benim için büyük bir keyif.

 Bir de genç dergiler var ilk sayısı yahut ikinci, üçüncü sayısı bir vesile ile bana ulaşan… Nerede yayımlanıyor, kim çıkarıyor olursa olsun yeni tanıdığım her edebiyat dergisi heyecanlandırıyor beni.

  Hüseyin Kaya, dergicilik ile yakından alakadardır. Edebiyat dergisi hazırladığınız dönemlerde en büyük sıkıntınız ve en güzel duygunuz ne idi?

 Derginiz en güzel dergi olsun istiyorsunuz ve özen gösteriyorsunuz her aşamasında ancak dergiye yazı gönderen herkes aynı endişede olmayabiliyor. Sırf seviye endişesinden dolayı yayımlayamadığım, yayımlamadığım yazılar sıkıntı oluyordu mesela. Kimse kırılsın, incinsin istemiyorsunuz ancak yine de insanlar kırılıyor, inciniyor. Haksız da değiller belki… Bu ilk aklıma gelen sıkıntı ancak bilhassa Anadolu’da dergicilik; dizgiden posta aşamasına kadar serapa sıkıntıdır. Matbaa ayrı hava, postanın bir ayda bile dergi ulaştıramadığı adresler ayrı sıkıntı. Yazıların sıraya konulması, tashih vs. Tabii bir de dergideki sayfasını beğenmeyen yazarlar, şairler…

 Maddi sıkıntılardan bahsetmiyorum bile. Neticede maddi sıkıntı yani, adı üstünde. Sühan’ı çıkardığımız demlerde basın yasası değişmişti mesela. Farkında olmadan basın suçlusu konumuna düştük. Yalnız biz değil onlarca dergi, gazete… Resmi kurumların soğuk yüzüyle karşılaştığımız o dönemde yaptığımız işin ciddiyetini daha iyi anladım, diyebilirim. Uzun ve ayrı bir bahis bu.

 Dergiciliğin zevkli tarafı elbette zahmetini unutturuyor. İlk sayıdan sonra, ilk sayının yanına eklediğiniz her dergiyi uzaktan seyretmek dahi ayrı bir keyif. Hiç ummadığınız kişilerden gelen tebrikler, yazılar… Gazetelerde çıkan tanıtım yazıları… Başka illerden hatta şehirlerden dergi isteyenler, dergiden kaynak göstererek yapılan alıntılar vs…

 Bir de sun’i bir çevre sağlıyor dergi ve bu çevre ile aynı dilden münasebet kuramazsanız yalnızlaşıyorsunuz zamanla. Bu da üzücü bir durum.

 Hüseyin Kaya neler okur? Hangi konulara öncelik verir?

 Bilimsel ve sosyal içerikli olan her metinden sıkılıyorum. Okurken önceki yıllara göre daha seçici olmaya çalışıyorum. Beş on yıl önce ne çok tanımadığım yazar, şair okumadığım kitap var, diye düşünüyordum şimdilerde ise ne çok kağıt israfı olarak görüyorum bazı kitapları. Şark klasiklerini önemsiyorum ve farklı çevirilerle tekrar tekrar okumaya çalışıyorum. Divan şiiri benim için tükenmeyeceğini düşündüğüm bir kaynak. Divanlardan, mesnevilerden kopmamaya çalışıyorum. Kendimden önceki kuşağı, kendi kuşağımı ve geriden gelen arkadaşları takip etmeye çalışıyorum.

 Hikmetli, lirik ve dili sağlam metinlere her zaman önem ve öncelik veriyorum.

 ‘Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz’ isimli kitabınızda anılara dönüş, çocukluğa özlem hissediliyor. ‘Melal Bahçesi’ adlı şiir kitabınızda da hüzün hakim. Hüseyin Kaya şiirlerinde daha çok hüzünlerinden mi beslenir?

 Evet, hüzün. Hüzün de türlü türlü tabii… Lirik şiirler, metinler yazıyorum. Bu durumdan rahatsız da değilim. Fıtrat meselesi bu. Dünyanın hüzün üzerine kurulu olduğuna hatta cümle yaratılmışın bir yüzünün hüzne boyandığına inanıyorum. Buna bakış meselesi de diyebilirsiniz.

 Şiir yazan bir şairin dışa dönük konulardan beslenmesi mi yoksa ‘ben’ üzerinden gitmesi mi şiiri daha kuvvetli yapar?

 Ben merkezli şiirlerin yahut denemelerin, hikâyelerin daha kalıcı ve kuvvetli olduğuna inanıyorum. Bu üç harfli kelime aslında hepimizin insanoğlunun zamiri.

  Son olarak genç edebiyatçılara ve Nun Edebiyat Dergisi’ne dergi ve dergicilik adına neler söylemek istersiniz?

 Nun dergisi, doğumundan şu gününe kadar hikayesini bildiğim, sıcak ve samimi bulduğum dergilerden biri. İlk sayısı, sayıları kusursuz bir dergi galiba yayımlanmamıştır. İlk sayılar genelde uçuş denemeleridir. Nun dergisi olarak güzel işler başaracağınıza inanıyorum. Daha evvel başka bir yerde daha söylemiştim; dergiler parasızlıktan değil heyecan bittiğinde kapanır aslında. Heyecanınız ve samimiyetiniz daim olsun, sonrası gelir inşallah.

 Edebiyatla ilgilenen gençlere; bir şekilde kendilerine dayatılan kitaplar isimler yerine batı ve doğu klasiklerinden ve tabii Türk klasiklerinden feyz almalarını lügatleri önemsemelerini ve ayrıca mutlaka Osmanlıca öğrenmelerini tavsiye ederim.

 

 nun dergisi, sayı: 7

 

sonbahar, 2013