yitik düşler dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yitik düşler dergi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Temmuz 2025 Pazar

yitik düşler dergisinin eski sayfaları arasında

ayşe bağca

yayın tarihi: 23.01.2015 14:23 
Kitap Haber

Geçmiş zaman olur ki...
Yazmak kimine yazgıdır, kimine ruhuna biçtiği kaftan, kimine ateşten denizler içinden sürdüğü kağıttan gemi... Yazmak kelamın kaleme biçtiği kader, yazmak aşk içre keder...
Pencerelerimizden daha salkım söğütler çekilmemişken, bir erik ağacı her sabah serçelerle söyleşmeye dururken, yağmur daha incitilmemiş bir toprağa yağarken... Öyle bir zamandı işte, zamanın ne içinde ne dışında.
İnsan ki önce kar suyu, sonra dere, sonra ırmak, sonra denizlerden okyanuslara yol alan bir damlanın serencamı... Ne zaman ki okyanusla buluşur; hem kaybolur hem kendi olur. Okumak akıntı, yazmaksa sandaldır bir bakıma. İşte "hür tefekkürün kalesi" dergilerle buluşmak da bu biteviye akıntıda bulmaktır kendini.
Sene Kasım 2000, posta adresinde Kayseri yazıyor. Elimizde nur topu gibi bir edebiyat seçkisi, adı "Yitik Düşler". Yayın kurulu M. Sait TÜRKOĞLU, Recep Şükrü GÜNGÖR ve Hüseyin KAYA'dan oluşuyor. Tekmili iki yapraktan mütevellit, sıcacık, ruhu dolduran yazı ve şiir şöleni. Araladıkça sayfaları her kelime koca bir dünyaya aralanıyor insanın önünde.
Ben daha lise öğrencisiyken tanışmak kısmet oldu "yitik düşler"le. Yazma aşkının yeni filiz verdiği bir dönemde doğru zemini bulmak elbette çok mühimdir. İşte bu bakımdan dergilerin bir okul oluşu, yazarlığın ve şairliğin çıraklığının icra merkezi oluşu kuşku götürmez bir gerçektir. Elbette ki yetenekler de göz ardı edilmemeli fakat ustaların dizi dibinde kendine şekil verme bahsini asla es geçemeyiz. Okumanın ve okuduğunu anlamanın ve dert edinmenin menbaına inmektir dergiler. Okur ve yazarın dergiyle kurduğu bağ bunun kıymetini bilenler için paha biçilmez bir duygudur.Belki bu yüzden "yitik düşler" en çok benim dergim oldu. Bir yola çıkış, bir kuşanmışlıktı benim için. Yazılar gönderip basılması için beklemekten ziyade değerli ağabeyim M. Sait TÜRKOĞLU'nun derginin arasında küçük kağıtlara düştüğü notlar benim için daha değerliydi. Yazarak şekil bulmanın başlangıcı burasıydı benim için. Bir yari bekler gibi dergi beklemeyi öğreten, postacının bahçe kapısından ne zaman gireceğini pencerelerden izleten, okumayı ve yazmayı sevip özümseten çok değerli bir misyonu vardı bu derginin. Gerçekten de önsöz başlığında olduğu gibi yeniden su yürümüştü dalımıza yaprağımıza.
"Şimdi soğumamış yürekleri bu mütevazi sofraya çağırıyorum. Yükte hafif pahada ağır sermayenizle buyurun." (sayfa:1 sayı:1 Yeniden Su Yürüdü Dalıma Yaprağıma) Bu çağrının anlamı büyüktü. Sır çağrıyı anlamaktan geçiyordu.
Yitik Düşler, çıktığı süre içerisinde pek çok önemli isimle yürüyüşüne devam ederek amatör isimler için de saygınlık uyandıran bir ortam oluşturmuştur. Berat Demirci, Nurullah Genç, Cihan Okuyucu, Mustafa Özçelik, Tayyib Atmaca, Mehmet Aycı,Hasan Ejderha, Hasan Ahmet Gökçe, Cafer Keklikçi, Cevat Akkanat, Bünyamin K., Mustafa Uçurum, Yaşar Elmas, R. Şükrü Güngör ve ismini sayamadığımız o dönem amatör olan günümüzde büyük yazınsal ürünlere imza atmış pek çok ismin varlığını dergide görmek mümkün olmuştur.
Recep Şükrü Güngör'le gerçekleştirdiğimiz küçük bir sohbette kendisi yitik düşler için, "çok romantik bir dergiydi" tanımını kullanmıştı. Yüzümüzde tebessüm bırakan bu tanımlamanın elbette bir nedeni vardı. En içli şiirler, en kalbi yazılar bu sayfalardan göstermişti kendini. Samimi ve kalbe çağrıda bulunan nice eserle belki de bu tanıma neden olmuştur.
Bu dergiye emeği geçen tüm herkese sonsuz teşekkürler...

    HURMA AĞACI/ HÜSEYİN KAYA
    "Keşke dedi, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim" Meryem/24
    yüzümü sırtıma yükle
    yedi deniz on üç ırmak getir ayaklarıma
    aşk adına ne varsa al götür benden
    vur beni mor dağlara
    çürüyen yerlerimi taşımaktan usandım
    usandım bu içimde
    yaralı bir bedevi gibi yürümekten de
    gün geldi
    ve dert oldu bu hayat bu başıma
    efendim
    sana geldim
    hurma ağacım ol
    acılarıma
    (sayfa:1 sayı:1)

kaynak: https://www.kitaphaber.com.tr/yitik-dusler-dergisinin-eski-sayfalari-arasinda-k1825.html

13 Ağustos 2020 Perşembe

hicret


hüseyn kaya

 

nasıl olsa bir daha yolun düşmez yoluma

nasıl olsa öldürür nasıl olsa bu kahır

ve düşmez nasıl olsa yüzün yüzüme daha

kalsın ağrım altında böyle benimle bu sır

 

sen hayat de ben ağu, araya koyduğuna

sen hayat de varımdan yoğumdan olduğuma

ey gönlüme sığıp da sığmayan hikâyeme

sen hayat de bu acı kıyıya vurduğuma

 

yağmalanmış ömrümün yasını tutuyorum

eşiğinde hicrete açık kapılarının

yalnız ve yabancıyım, üstelik üşüyorum

 

mor dağlara saldığın suskun menekşelerin

ve dağımda patlayan kızıl güllerin için

ve en çok senin için hep en çok senin için

ben seni ağlayarak gideceğim ülkemden

 

yitik düşler, ağustos 2001, sayı: 10


12 Temmuz 2020 Pazar

gazel

 

ne tadı kaldı hayatın ne sensiz zaman geçiyor

ne gün ne hafta ne de yıl bir ömür ziyan geçiyor

 

bazen mecnûn bazen ferhâd düşmüş gam rûzigârına

dil zencir-i cünûn ile her gün kapından geçiyor

 

düşünce gam rüzgârına dalıp yâd-ı ruhsârına

kan revân olmuş kalbime bin tiri müjgân geçiyor

 

alışırdı gönlüm çoktan dağ-ı firkâtine lakin

bahr-i melâl hatırımdan zülf-i perişan geçiyor

 

gül sararır bülbül susar hazana döner nevbahar

düşse yolum gülşen anlar bir kalbi virân geçiyor

 

şehr-i tahammüle düşmez geçse bin şehirden yolum

bilemem yâr kaderimden kaç râh-ı hicrân geçiyor

 

şerh-i gamdır okuduğum leyl ü nehâr bu bahtımdan

beytü’l ahzân imiş dünya bir ömür nalân geçiyor

 

bahar 2012