13 Ağustos 2020 Perşembe

hüseyin kaya ile sühan dergisi ve dergicilik üzerine söyleşi

konuşturan: beria erva eriş, semanur abidan dalkıran

S.A.D:   Cemal Süreyya  “Şairin hayatı şiire dahil”  diyor. Sühan da sizin hayatınızın bir parçası olduğunu düşünerek bize biraz Sühan’dan bahseder misiniz? Nerede, nasıl, ne zaman, kimlerle bu yolculuk için karar aldınız?

Dergi yayımlama hevesi tıpkı tiyatrocuların “sahne tozu yutmak” deyimi gibi hastalıktır, bulaşıcıdır biraz. Bir kez matbaa kokusuna, o heyecana şahit olmuşsanız o his ömür boyu bırakmaz peşini. Eski bir hastalık gibi avare kaldığınız her an hatırlatır kendisini. İki binli yılların başlarıydı. Öğrencilik yıllarımızda zaten dergi tecrübesi kazanmıştık.  Artık her birimiz maaşlı olduğumuza göre daha kaliteli ve maddi bakımdan sıkıntıya düşmeden bir dergi yayımlayabiliriz diye düşündük.  Türlü vesilelerle bir araya geldiğimiz okuyan yazan arkadaşlarla bu fikri geliştirdik ve neticede ortaya Sühan çıktı.

B.E.E:Sühan ismi Şeyh Galip Hüsnü Aşk’ına telmih mi? Bu ismi neden seçtiniz?

Eski edebiyatta sık sık zikredilen bir kelime sühan. Hatta sühan kasideleri, sühan redifli gazeller var. Dergi ismi aradığımız dönemde aklımıza gelen her kelimeyi not alıp paylaştık. Bir kış akşamı dergi kadrosunda da olan bir arkadaşla hem yürüyor hem de dergiye isim düşünüyor, konuşuyoruz. O sırada aklıma geldi, “sühan” olabilir mi, dedim. Kelimenin anlamını arkadaşların çoğu bilmiyordu.  Hem edebiyattaki karşılığını hem de Hüsn ü Aşk’taki yerini öğrenince arkadaşlar kabul etti bu ismi. Başlangıçta edebiyat çevresinden bu ismi “arkaik” bulanlar oldu ama zamanla dergimiz benimsendi ve isim kabul gördü. Hatta edebiyat çevresinden bazı kalemlerin teveccühünü dergimiz  daha ellerine ulaşmadan sırf ismi ile kazandı diyebilirim.

B.E.E: “Çıkarını düşünenlerin bir çoğu dergi çıkarır.”  Hüseyin Akın siz sühanı hangi çıkarı gözeterek çıkardınız.

Herkesin bir dergi çıkarma amacı vardır şüphesiz ve bir “çıkar” adına dergi çıkaran yüzlerce ehl-i kaleme şahitlik etmiştir edebiyat tarihimiz. Sühan’ı farklı kılan da zaten “edebiyat”tan başka bir amaç ve çıkar peşinde olmaması idi. Okuyan, yazan insanlar bu samimiyeti gördükleri için dergide desteklerini esirgemediler. “Benim”, “bizim” değil Türk edebiyatının dergisi olma endişesiyle yayınlandı Sühan.  En azından benim “çıkar” endişem olmadı. Dergiye omuz veren arkadaşlar arasında bu tür beklentileri olanlar varlığından ise son sayımızda haberdar oldum.

S.A.D: Özel sayılarınız çok ilginç geldi bize. Özellikle Yenge özel sayısı Şair, yazarlar ve dergi çıkaranlar için bu bağlamda eşleri bir engel midir? Kocaeli merkezli bir yayın olduğu için rahat olabilirsiniz.

Her derginin değilse bile Sühan gibi dergilerin ailelere getirdiği birtakım yükler mevcut. Dergici eşleri şayet edebiyata aşina değillerse sitem etmez, engel de olmaz ama çoğu zaman anlam veremez bu çabaya. Bizim anlayışımızla yayın yapan dergiler çoğu zaman evin küçük çocuğu gibidir. Yazı ve şiir, evet eşler için “kuma”dır biraz zira ömürden ömür isteyen, candan can isteyen bir yanı var yazmak fiilinin. Bu kanaat de yalnızca kendi yazı dünyam için geçerli.  Yazmayı eğlenceye yahut bir çeşit gelir kaynağına dönüştürenler için bu dediklerim geçerli olmayabilir.

B.E.E: Hazır özel sayılara girmişken 10 ve 11. Sayı kapanan dergilerin hikâyelerine ayrılmış. Bu, dergi çıkarmayı düşünenler için bir vazgeçişe neden olabileceğini hiç düşündünüz mü?

Dergi çıkarmayı düşünenleri değil, geçmişte dergi çıkaranları düşünerek hazırlandı o sayılar. Bir vefa sayısı idi her ikisi de. Aslında tek sayı ile o dosya kapanacaktı ama ilgi gördü, ikincisini de hazırladık ve bu Türkiye'de “ilk” olma niteliği taşıyan bir düşünce. Diğer sayılarımızda da olduğu gibi sonradan bu düşünceyi kullanan, tekrar eden yayınlar çıktı piyasaya. Hem de Sühan’dan hiç bahsetmeden yaptılar bu işi bazıları.  Sühan edebiyat tarihine notunu düştü bu sayılarla. Görmezden gelen yahut taklit edenler düşünsün hallerini.

Dergi çıkarma fikri öyle telkinle, konuşmayla, yahut akıl vermekle vazgeçilecek bir düşünce değil zannımca. Bir zihne dergi fikri düşmüşse dönüşü olmuyor onun, belki erteleniyor ama günün birinde mutlaka o dergi çıkıyor. İlk gençlik yıllarında çıkaramadığı dergiyi profesör olunca, vali olunca, belediye başkanı olunca çıkaran insanlar var bu ülkede.

S.A.D: 10 ve 11. Sayıları yayımlamadaki amacınız neydi?

Aslında az evvel verdim bu sorunun cevabını. Vefa sayısı idi. Belki dergi mezarlığında adı sanı bile bulunmayan merhumlar için bir taziye düşüncesi.  Hissî bir sayı idi ve yazılar da hisli idi. Geçmişte dergi çıkaran arkadaşlarımıza, emekleriniz boşa gitmedi, mesajı da vardı bu düşüncenin altında. Bu sayılar için geride kalan dergiler adına “bir rahmet okuma çabası”, “hayırlı yâd ediş” de diyebiliriz.

B.E.E:10. Sayınızdaki” Aşinaya Aşina Bigâneye Bigâneyiz!”   ve 11. sayı “Hitab-ı Aşkı Kim Anlar Kiminle Söyleşelim” başlıklarınızı oldukça manidar geldi bize. Bu bir sitem mi? 

Evet, sitem vardı biraz. Düşünün, Türkiye’nin değil dünyanın en farklı edebiyat dergisini çıkarıyorsunuz ve hatta dünyanın dört bir yanına dergiyi gönderiyorsunuz. Abartı değil bu Asya’dan Amerika’ya, Balkanlar’a, Avrupa’ya gidiyordu dergi.  Değil yayımlanmış, düşünülmemiş sayıları hazırlıyorsunuz ama kimi çevreler bu çabayı görmemek adına başını kuma sokuyor ve az evvel de dediğim gibi sizin sayılarınızdan ilham alarak çalışmalar yapıyorlar bir taraftan... Üstelik sizin çalışmalarınızı görmezden gelerek. Edebiyat camiasının maalesef böyle bir  tabakası da var. Ne diyelim, “aşinaya aşina, biganeye biganeyiz”. Halen...

S.A.D: Turan Karataş taşra dergisi hikâyesini ‘’Kabuk Bağlamayan Yara’’ olarak sundu. Sizce Sühan hala kanayan bir yara mı?

Sühan dergi olarak bir yara değil. Onurla ömür defterim arasında muhafaza ettiğim bir hoş hatıra... Bir baki sedâ. Yara, olan kısmı arkadaşlıklar, dostluklar bağlamında yaptığım hatalar ama acısı yok onun da. İnsan tarafımız bu.

B.E.E: Dergi hikâyelerinin anlatıldığı yazıların başlıkları da hayli ilginç:

-Rüzgârın Kırdığı Dal: Burak

-Palandöken Hep Karla Kaplı Kalacak

-Susku Sustu Susalı

-Kırkikindi: Sona Eren Her Türkü Yanıktır.

Dergicilik bir romantiklik mi?

Elbette romantik. Akıllıca bir izahı var mı beş yıl boyunca ek ders ücretlerini geri gelmeyeceğini bile bile dergiye yatırmamın? Akıllıca bir izahı var mı -9 dereceyi bulan arızalı bir çift göz ile sabahlara kadar dergi tasarımı, tashihi yapmanın?  Bayram günlerini, tatil günlerini hiçbir karşılık beklemeden birilerinin yazılarını tashih ile geçirmenin?..

Anadolu dergiciliği romantiktir. Mücadeleci ruh taşıyan dergiler dahi  “yel değirmenleri”ne karşı “merkez”e karşı yapılmış Don Kişotluktur.  Buralarda bir söz var “Oturduğun ahır sekisi, söylediğin İstanbul türküsü” derler.  Elbette İstanbul türküsü söylemeye çalışan dergiler de var. Allah hidayet versin...

S.A. D :Yahya kemal :

Bir bitmeyecek şevk verirken beste,

Bir tel kopar âhenk ebediyyen kesilir..diyor  Sühan'ın kapanması sizde  bu hissi uyandırdı mı?

Hayatımda bir boşluk oluştuğu doğrudur. Her hafta kapıma bir çanta dergi, kitap getiren postacının kapımızı unuttuğu doğrudur. Susmak bilmeyen telefonların artık bayramda, kandilde dahi tenhalaştığı da doğrudur. “Altın altına gider, bakır bakıra doğru”. Kurduğumuz dostluklar, tanışıklıklar olumsuzlukları unutturacak nitelikte. Ahenk kesilmedi ama değişti... Hakiki dostlar, dostluklar kaldı geriye, bu yeterli.

B.E.E: Sühan ismini bize verirken evladını evlatlık veren bir ebeveynin hüznünü duydunuz mu?

Kelimeler kimsenin değil Allah’ındır ve emanettir hepimize. Yazdıklarım dahil şahsım adına ne varsa âlemde miri malıdır. Kaynak dahi verilmeden kullanılabilir. Bilakis mutlu oldum. Fuzûlî’nin, bu ismi tercihine dair bir rivayet var biliyorsunuz. İki manalı bir kelime fuzuli... Sühan da öyle.  “Boş lakırtı” anlamı da var bu kelimenin. Ümidim güzel manası ile yayıncılığa devam etmeniz, lakin bizi de arada yad etmeniz. Bizi derken “Sühan”ı kastediyorum elbet.

S.A.D: Sorularımızı samimiyetle cevapladığınız için Mehmet Akif Ersoy Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi, Sühan dergisi adına sizlere teşekkür ederiz.

Dergi çıkardığım dönemlerde bile “yeni bir dergi” fikri beni hep heyecanlandırdı ve bu düşüncede olan arkadaşlarla gençlerle tecrübelerimi paylaşmaktan memnuniyet duydum. Her yeni dergi klasik söylemle yeni bir umut. Kim bilir aranızdan kimlerin dünyasında yeni kapılar aralanacak, kimlerin yıllar sonra bu hastalığı yeniden nüksedecek... Kimler bu dergiden aldığı heyecan ve şevkle edebiyat öğretmeni, şair, yazar olma sevdasına düşecek. Vefadarlığınız ve iyi niyetiniz için teşekkür ediyor, selamlarımı gönderiyorum. Güzel haberlerinizi, sayılarınızı ben de heyecanla bekliyorum.

mart 2016