3 Aralık 2023 Pazar


bahçe

kendinin duldasına sığınan serçelerden
ben bir yanlış nakıştım işlenmiş yastığına
varlığımın bahtına çizdiği acı desen
bu kırık pencerede hatıra kalsın sana

neydim bu hikâyede yakup mu yusuf muydum
dağ mıydım ferhat mıydım neydim bu hikâyede
intizarın elinde titreyen her umudum
şimdi ıssız bir mezar bu çiçeksiz bahçede

ağaçları çürümüş karanlık ormanlardan
yalnız korku taşıdım açılmayan kapıya
uykusunda ağlayan bir ağaca sarılan
rüzgâr neyi bilir ki ıslaklığından başka

güz, 2023

1 Aralık 2023 Cuma

kayıp söyleşi

Tarihi ve soran kişisi kayıtsız bu söyleşi ihtimal Sühan dergisinin son sayılarına doğru yapılmış. Nerede yayımlandığına, yayımlanacağına dair bir bilgi de yok. Dosyalar arasında bulunca buraya dahil etmek istedim.

Farklı açılardan sorular yöneltmeden önce üstümde “farz-ı kifaye” gibi duran şu malum soruyu sorayım da siz de rahatlayın ben de:

İlk sayılarında değişik edebi türde eserler yayınlayan Sühan; altıncı sayısından sonra çağdaş şiire kapılarını kapattı. Neden kapattı? 

Sühan’ın şiir türüyle bir problemi yoktur olamaz da. Zaten yayın kadrosuna baktığımızda hemen hepsinin şiirle de uğraştığını görürüz. Şiir yayımlamayı bırakmak ile şiire karşı olmak farklı şeylerdir. Yedinci sayımızda ifade etmeye çalıştığımız kirli şiir, şair, kokusu yüzünden şiirden Sühan olarak uzak durmayı yeğledik; ama şiire hiçbir zaman sırtımızı dönmedik. Bizim dergide nesir yayımlayan arkadaşlar başka dergilerde şiir neşretmeye devam ettiler. 

Bir insan neden dergi çıkarma ihtiyacı duyar? Sühan ne tür sancılar çekildikten sonra okuyucuya merhaba dedi?

On ve on birinci sayılarımızı kapanmış edebiyat dergilerinin birinci ağızdan anlatılan hikayelerine ayırmıştık. İki sayı boyunca farklı zamanlarda yurdumuzun farklı yerlerinde yayımlanan ve kapanmak zorunda kalan edebiyat dergilerinin hikâyeleri anlatıldı. Her birinin

hikayesi, heyecanı farklı ama özde hepsinin kaderi aynı. Dergiler dost muhabbetlerinde doğar, bazen dostlukları bitirir. Ama gerçekte bir hayat belirtisi verme gayesi taşır dışarıya karşı. İster istemez bir iz de kalır ardımızda. Para kazanmayan ya da kazanamayan ama boşta da kalmak istemeyen okuryazar insanların yapabileceği en keyifli iştir dergicilik. Öteden beri söylenegelen dergiciliğin sıkıntıları, sancıları aslında yapılan işi başkaları nazarında kıymete bindirmek için abartılan küçük ve tatlı sıkıntılardır. Bir dergi çıkaranına külfet oluyorsa sancı çektiriyorsa onu kapatmasına kim mani olabilir ki. Kapatırsınız ve tüm sıkıntılar biter. Eğer şikâyetçiyseniz tabii.

Sühan elbette huzur içinde günlük güneşlik mekânlarda çıkarılan bir dergi değil. Yayın öncesi sancılar, sıkıntılardan çok dost muhabbetleri oldu ve muhabbetten Sühan hasıl oldu. Zaman zaman kırgınlıklar, sıkıntılar elbette yaşanıyor. Ancak bunun tabii olduğunu hepimiz biliyoruz ve aldırmıyoruz.

Sühan “şiir yayımlamayan dergi” diye tanımlanırken, son zamanlarda bu özelliğine “özel sayılar yapan edebiyat dergisi” niteliğini de ekledi. Ve bu özel sayıların konularından bazıları bana çok ilginç gelmiştir. Mesela yenge özel sayısı ve gâvur dostlarımız özel sayısı… Bunu neye göre seçiyorsunuz?

Müteahhitlerin gördükleri boş arsalara bakıp ne tür ev yapılabileceğini düşünüp hesap kitap etmesi gibi, bizlerde boş sohbetlerden dolu özel sayı konuları çıkarıyoruz. Sohbeti özel sayılarda tamamlıyoruz. Herkesin tamam demediği bir sayıya başlamıyoruz. Hayatın içinden seçtiğimiz küçük ayrıntıların aslında ne kadar mühim olduğunu tespite çalışıyoruz.  Edebiyatı hayatın uzağında aramıyoruz. Biz fildişi kulelerden değil, apartman dairelerimizden, bahçeli evlerimizden yazıyoruz. Taklit etmeye çalışanlar da olmuyor değil tabii böyle bir ilk üslubu. Ama uyanık okuyucu durumun farkında.

Sühan Sivas’ta yayınlanan ve Türkiye geneline ulaşan bir dergi. “taşralı dergi” tanımlamasının zihninizi kurcalayıp, içinizi sıktığı oluyor mu? Daha doğrusu İstanbul’dan uzakta bir şehirde dergi çıkarmanın dezavantajı var mıdır?

Taşra kelimesi Sühan’ın lügatinde farklı çağrışımlarla doludur. Biz edebiyatın taşrasında olduğumuzu düşünmedik hiç, şayet merkez edebiyatsa. Taşra sizin merkezden ne anladığınıza bağlıdır. Bize batmayan, zihnimize hiçbir rahatsızlık vermeyen bir kelimedir taşra. İstanbul’da olmamak her açıdan güzel bir avantaj. Bunu orda çıkan dergilere ve bu dergilerin kadrolarına bakarak düşünüyoruz. Biz şehirleri değil, edebiyatı merkeze alıyoruz ve merkezde olduğumuza inanıyoruz.  

Şiire yeni başlayanlara neler tavsiye edersiniz?

Henüz yolun başındayken ve adı kötüye çıkmamışken şiiri bırakıp daha cıvımamış türlere yönelmelerini tavsiye ederim. Eğer ısrarcı olan varsa da, türkü söyleyip gazel okumalarını, siyasete dalmalarını, mitinglere katılmalarını, panel, sempozyum ve benzeri etkinliklerle enerjilerini dizginlemelerini, blog hazırlamalarını, fanzin çıkarmalarını eğer çete kuramıyorlarsa bir çeteye üye olmalarını tavsiye ederim.

Sühan’a tekrar dönersek Sühan’ın dört yıl ve on altı sayıdır okurlarıyla uzun soluklu bir yürüyüşü var. Dört yıl yayınlanmak başarı mıdır kültür sanat dergileri için?

Dergicilikte önemli olan derginin yaşından çok, edebiyat dünyasında bıraktığı izdir. Onlarca yıldır türlü kaynaklarla yayımına devam eden ancak yenilik namına zerre miktar ilerleyemeyen birçok dergi var edebiyat dünyasında. Hal böyle olunca bu dergilerin niçin çıktığı da ciddi bir problem aslında. Sühan ilk yılından sonra sesini ve rengini bulmuş edebiyat dünyasında apayrı bir yere oturmuş çoğu Türk Edebiyatı’nda ilkler arasında yer alması gereken özel dosyalar hazırlamış reklama asla tenezzül etmemiş farklı bir dergi. Sühan’ın asıl başarısı bu saydığımız özel vasıflarıdır.

Edebiyat dünyasında şiir ve ardından hikâye dergileri çıkmaya başladı. Bir deneme dergisi halen yayımlanmadı. Sühan’ın memleketimizin ilk deneme dergisi vasfına da layık olduğuna inanıyoruz.

Elbette temennimiz bu yürüyüşün ağır usul da olsa devam etmesi, bitmemesidir.

Sivas halkı dergisinden haberdar mı?

Haberdar olması gerekiyor mu? Önce bu soruya cevap bulmak lazım. Sühan her şeyden önce bir edebiyat dergisi. Eğer bir şehir kültürü dergisi olsaydı, Sivas’ın dergimizi tanımasını ister ve dergimize destek vermesini umardık. Ancak bir edebiyat dergisi olarak buna hakkımız olduğunu düşünmüyoruz.

Son olarak Sühan’da kimler yazıyor?

Her sayı yeni isimler yazar kadromuza dahil oluyor. Ancak, Recai Güllaptan, Berat Demirci, A.Turan Alkan, Adem Turan, Metin Önal Mengüşoğlu, Halim Şafak, Şaban Abak, Nazım H. Polat, Mustafa Muharrem, Mehmet Aycı, Sühan’a devamlı emek veren, Sühan’ı dergisi bilen her zaman kendilerine müteşekkir olduğumuz isimlerdir.