9 Temmuz 2020 Perşembe

bir hüzün sağanağında hüseyin kaya

mehmet baş

 

Bazı insanlar önce âlem-i ervahta tanışırlarmış. Dünyadaki tanışıklık bu ülfetin bir devamı olsa gerek. Şair Hüseyin Kaya ile benim tanışıklığım galiba âlem-i ervaha gidiyor.

Her şeyin sahteliklerin kabuğuna çekildiği bir dönemde Hüseyin Kaya sahiciliği ve samimiyeti ile eskimeyen insanlar arasındaki yerini alıyor.

Onun şiirleri kadife bir akşamüstü ay ışığını imbikten geçiren rüzgârların sesiyle gelir ve konar adı henüz konmamış bir hüznün sofrasına.  Şair “sesimi arıyorum dibi yok kuyularda” mısrasıyla hayret ufuklarını temaşa ederken derdini şu sözlerle ortaya döker: “sana doğru gelirken kendime çarpıyorum / kör serçeler gibiyim ne olur anla beni

Hüseyin Kaya kendi sırrını kalbinde taşıyan ve gönlünü gelip geçici heveslere kaptırmayan bir titizlikle yürür yalan dünyanın üzerinde. Şu mısralar bu teyakkuzun işareti olsa gerek: “üzerinde yürümek bir kalbin nasıl da zor / söyleyemem efendim bunu ben başkasına”

Şairimiz şiir adına ilk olarak Necip Fazıl Kısakürek’in “Kaldırımlar” şiirini okuduğunu söylemektedir.  Şiire Necip Fazıl okuyarak başlamak dağcılık sporuna Everest’e tırmanarak başlamak kadar güzel olsa gerek.

Hüseyin Kaya şiirinde aklı başında ve ayakları yere sağlam basan bir lirizmle karşılaşmak mümkün. Peki, aklı başında lirizmde nerden çıktı? diyen olabilir. Bence aklı başında olmayan lirizm hayatta ve insanda karşılığı olmayan abartılı bir lirizmdir. Şairimizde ise hayat bir bütün olarak kavrandığı için yaşamanın hakkını veren şiirler göze çarpar. İlhama dayanan ve mekanik olmayan şiirlerle kendi şiir mecrasında akmaya devam eder.

Şairi “Dünya Hali “şiirinde “son sayfası eksik bir kitap dünya / şiirler şarkılar buraya kadar” sözleriyle dünyaya fazla bel bağlamayan bir tavrın içinde görürüz.

Bir gazelinde ise hüzün evi olarak gördüğü dünyayı şu sözlerle ifade eder: “şerh-i gamdır okuduğum leyl ü nehâr bu bahtımdan / beytü’l ahzân imiş dünya bir ömür nalân geçiyor”.

Hüseyin Kaya’nın kelimelerle yaptığı resimlerde en çok kullandığı boya hüzün boyasıdır diyebiliriz. Bu durumu kendisi şu sözlerle ifade etmektedir: “Dünyanın hüzün üzerine kurulu olduğuna hatta cümle yaratılmışın bir yüzünün hüzne boyandığına inanıyorum.”

Şairimiz Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz kitabıyla şiirde sürdürdüğü başarıyı nesirde de göstermiş hayatı ve hüznü kuşatan yazıları ile gönül köşkümüzde mihman olmuştur.

Şairin “ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler” mısrasını hatırlatan “ve kalp de yorulur hep titremekten / bir gülün üstüne gülden habersiz” mısraları bizi “melal bahçelerinde” dolaştırmaya yeter de artar bile.

Hayata karşı mihnetsiz olan şair “Çöl” şiirinde ki “çekil gideyim hayat çekil gideyim senden” mısrasıyla bu tavrını ortaya koyar.

Bazı insanların hadiselerin dağdağasından ve dünya sarhoşluğundan bir türlü göremediği ince hakikatleri inancının açtığı pencereden görmeyi başaran şairimiz hakikatin dergâhında her lahza hayret ve şükür edebilen bir ruh hali ile alışkanlıkların sarmalından kendini kurtarmayı başarıp Koca Yunus’umuzun ifadesi ile “her dem yeni doğarız / bizden kim usanası” sözlerini taçlandırmaktadır.

Şair rindane bir tavır ile kendini kaderin rüzgârlarına teslim eder ve Yüce yaratıcının karşısında boynunu büker. “Kaza Namazı” isimli şiirindeki “sulara saçlarını çözen söğütler gibi / eğiliyor kalbim de üstüne rahmetinin” mısraları bu tevekkülün bir işaretidir.

Kelebeklerin Ahı” şiirindeki “hepimizin içinde gün görmeyen bir oda / yağmur bile dokunsa kırılıyor kalbimiz” mısraları ile hem içimizdeki derin hüznü hem de faniliğimizi anlatan şair, yine aynı şiirde “camlara çarpa çarpa ölen kelebeklerin / ahı tutuyor zahir ahı tutuyor bizi” diyerek insana zayıflığını ve acizliğini yeniden hatırlatır. O inceliklerle dolu ve merhametli bir kalbin sahibidir. Buradan hüzün yağmurlarında şemsiyesiz dolaşan şairimize selâm ediyorum.

 

kaynak: defterk.biz

http://www.defterk.biz/haber/tahrir-defteri/bir-huzun-sagnaginda-huseyin-kaya/1399.html