13 Temmuz 2020 Pazartesi

yolcunun ilahisi

ı

bu ten sunak mı suna

bu aşkın korkusuna

hüznü azık mı verdin

kalbinin yolcusuna

 

sen benim kalbimi bilmezsin suna

doktorlar hiç bilmez

babam da

bilmezsin hangi nehrin içime dolduğunu

deli taylar misali koşarken gözlerinde

aslında zavallı bir bakarkör olduğumu

sen benim kalbimi bilmezsin suna

 

ağrımadan geçemedim ben bu hayatı

geçemedim özenmeden kuşlara ceylanlara

bilseydim içimde bu atıldığım kuyuya

bilseydim kervanların uğramayacağını

bağlanırdım bir yakub’un ak düşmüş saçlarına

 

sen mağrur esirleri bilmezsin suna

hayatı bir yük gibi boşanarak sırtından

içindeki en yüksek dağa kaçanları da

bilmezsin bu ağzımı kan eden ilahiyi

içimden katar katar geçen intiharlara

her akşam ninni diye söylediğimi

 

çekilirken sessizce kalbimin doğusuna

doğrudur yıldızlara bakarak ağladığım

ruhumu çok uzakta bir deniz kıyısında

gözlerinden yaralı ak bir gemi sandığım

doğrudur güneşsiz ateşsiz ısınarak

yağmursuz ıslandığım

 

yine de yürürüm

çölümü ve yolumu taşıyarak içimde

bu hayatı acıyı mil çekip gözlerime

yine de yürürüm

 

gün gelir göğümde sessiz bir yıldız gibi

kalbimin çamuruna yeniden bürünürüm

ki benim kalbimi bilmezsin suna

 

suna bu yol bu hüzün

yakar kül etmez közün

vuslat da firkat olur

düşer aynama yüzün

 

ıı

senden sonra içimde tek hüzün kaldı suna

her şey geçti masaldı her şey masaldı suna

 

daha yaşamak deme sevmek sevilmek deme

ne’m kaldı bağlayacak yüzündeki perçeme

 

bir bulut gibi sessiz gittin ve kaldı kalan

şimdi nasıl sunulur söyle sana adanan

 

ya döndür geri gelsin döndür gelsin gideni

ya da sen gel ağula aşk bildiğinle beni

 

sen gittiğinden beri bitmez güzdeyim suna

dökülsün yapraklarım ben o sözdeyim suna