recep şükrü göngör
Hazret-i peygamber Tiaf’te ellerini açıp dua ediyor: “Sen beni kime bırakıyorsun.”
Hüseyin Kaya’nın şiir kitabı bu hadisle başlıyor.
Şiirimizin ana besin kaynağı geleneğimizdir, yani dini müktesebatlarımızdır. Dinimiz ve edebiyatımız birleşerek şiirimize, öykümüze, romanımıza ve diğer sanatlarımıza kaynaklık etmiştir. Asr-ı saadet dediğimiz altın nesil dönemi, Cumhuriyet dönemi şairlerimizin hemen çoğunu etkilemiştir. Asaf Halet’ten, Arif Nihat’a; Mehmet Çınarlı’dan, Hilmi Yavuz’a… Hüseyin Kaya bu halkanın sürdürücüsü şairlerdendir.
Masal dinleyerek büyüyen bir kıtanın çocuğu şair “bir varmış, bir yokmuş” girizgahına uyarak başlıyor söze. İnsan doğar, büyür: bir varmış. Ölür, kabre konur: bir yokmuş. Bu sözler bizi yol/yolcu kavramlarına çıkarıyor.
Hüzün Kıssası şiiri, Mustafa İslamoğlu’nun Yasin şiiriyle parelellik arzediyor. Kaya, edebiyat geleneğimize uyarak hz. Peygamberle başlıyor söze. Hamdele selvele üsulüne gönderme yapıyor.
Hicret bütün zamanlarda yaşanan en kutsal yolculuktur. Kaya şiirlerinde bu yolculuğa oldukça çok yer veriyor.
“Çekil Gideyim Hayat” şiirlerinde gidiş imgesi öne çıkıyor: hicret, nehir, kıyı, son, geçerken, yolcunun ilahisi… “nereye istersen savur şimdiden geri/ hem yolum hem yolcu”
Birkaç şiirinde babayı anlatıyor. Kaya’nın şiirinde baba önemli unsurlardan biridir.
“bittiğinde bu dua nasıl olsa biter gün” “ve şiir kanayan yüreği de bir dua” mısralarında görüldüğü gibi şair duayı yüce bir makam olarak ele alıyor.
Yer yer tekrar edilen mısralar yeni kuşağın önemli şairlerinden Cafer Keklikçi’yi anımsatıyor. “bittiğim yerde bitsin bitir bitsin bu sızı” “tükendi tükendi tükendi bil fitilim”
Yoğun/ ağır bir melankoli göze çarpıyor. Hayattan bıkkınlık, dünyayı terk etme isteği… “geldim işte sonuna ben bu kan ırmağının.”
Sezai Karakoç etkisi yoğun şekilde görülüyor: “ben senin aldatığın kadar aldandım aşka”, “ben sende gördüm suna/ bir yaralı tay için/ bir ömür ağlamayı”, “mecnun etme dağ var içimde”
Kaya’nın özgün mısralarının tadına doyulmazlığına bir örnek: “aşk ile bağlıyorum kanayan gözlerimi”, “bir yara taşır gibi/ taşıyarak ömrümü”, “kapına sürüdüğüm en son yüz yangınlardan/ kalbinin muhaciri/ yorgun bir nebi gibi/ al beni”, “ve bir ömür ağladım ağladım varlığımı”
Birinci bölüm gibi, ikinci bölüm de gelenek/ dinle ilgili alıntıyla başlıyor. İlk bölüm Taif duasıyla başlıyor, ikinci bölüm hazreti peygamberin ölümü beklediği sırada kızına söylediği “ağlama kızım baban bir daha hiç acı çekmeyecektir” sözüyle başlıyor.
“yüreğimi yarım bir ayet gibi bırakma”
Yakup peygamberi bir metafor olarak kullanıyor, çünkü Yakup hüznü temsil eder. “çölümü ve yolumu taşıyarak içimde/ bu hayatı acıyı mil çekip gözlerime/ yine de yürürüm”, “yakub’a kokmayan yusuf’um şimden geri”, “şimdi her şey ağlıyor inip inip kalbime”
İkinci bölüm şiirlerinde halk hikayelerine vurgu var: “incilini yakan bir keşiş gibi”, “bir tayın gözyaşları kalbime buharlaşır”, “bir beytülahzan gibi kapansam ellerine”
Kaya, hayali bir sevgiliye sesleniyor. Gerçek olamayacak bir sevgiliye sesleniyor. Divan edebiyatındaki sevgili imgesinden daha mistik, daha hayali bir sevgiliye. “bir gemi kalbimde arar ülkeni”, “dönersin yalnızca ellerin gelir”
“Gözlerinden Vurulan” adlı şiiri Kaya’nın şiirleri içinde en dikkate değer şiiridir. Yaşlı bir adamla/dedeyle çocuğu/torunu anlatıyor. Hayatın içinden bir dünyayı anlattığı için daha sıcak geliyor.
Çölle başlayan “Çekil Gideyim Hayat” kitabı masalla bitiyor. “az gittiğim kadar uz gittiğim kadar git.”
“Çekil Gideyim Hayat” kitabı bir
yolculuk kitabıdır. Varlık ve varlık ötesiyle muhatap şairin yürürken
konuşmalarıdır. Mukaddes çağrışımlarla başlayan yolculuk hikayelerle,
türkülerle sürerken masal gibi bir dünyaya çıkıyor kafile. Bir ülke ki, son
istasyonu yok. Hep yolculuk ve yol hali sürüyor.
Çekil Gideyim Hayat
Hüseyin Kaya
Lamure yayınları
İstanbul/2006
kaynak: şiiri özlüyorum dergisi