konuşturan: neslihan ermahiş
Hüseyin Kaya kendini
bir dörtlükle anlatmak isterse nasıl bir dörtlük olur bu?
Dünyadayız ve her daim değişik haller üzreyiz. Vakte, hale
göre kendimi bulduğum mısralar, dörtlükler var muhakkak lakin cümlesi beşer
lafzı ve kalıcı değil hiç biri. Her ânımı, her hâlimi kuşatan bir dörtlüğe
rastlasam yahut yazabilsem galiba o dörtlük okuduğum, yazdığım son dörtlük
olurdu.
Dergi çıkarmak ülkemizde çok önemsenen bir uğraş olarak
görülmüyor. 1995 yılından beri çeşitli edebiyat dergileri çıkartmış biri olarak
dergilerle aranızdaki bağdan bahseder misiniz?
Dergiciliği değersiz kılan aslında biraz da dergicilerin
tavrı, birbirleriyle olan münasebetleri. Her şeyin kardeşliği var mesela ama
dergi kardeşliği yok dergiler arasında. Değersizleştirme burada başlıyor. Kimse
ötekinin dergisini değerli görmüyor hal böyle olunca herkesin dergisi bu
değersizlikten nasibini alıyor. Samimi
niyetlerle çıkan bilhassa sivil ve amatör her dergi kıymetlidir, öpüp alına
konulasıdır.
Dergilerle aramdaki münasebete gelince; ben de edebiyatın
nabzının dergilerde attığını düşünenlerdenim. Bu yüzden edebiyat dergilerini
takip etmeye ve onlara katkıda bulunmaya çalışıyorum. Dergiler benim için
hayatın merkezinde değil belki ama çok önemli bir yerinde. Ulaşabildiğim
dergileri okumak, daha evvel yayımlanmış
dergileri zaman zaman açıp tekrar tekrar gözden geçirmek benim için büyük bir
keyif.
Bir de genç dergiler var ilk sayısı yahut ikinci, üçüncü
sayısı bir vesile ile bana ulaşan… Nerede yayımlanıyor, kim çıkarıyor olursa
olsun yeni tanıdığım her edebiyat dergisi heyecanlandırıyor beni.
Hüseyin Kaya, dergicilik ile yakından
alakadardır. Edebiyat dergisi hazırladığınız dönemlerde en büyük sıkıntınız ve
en güzel duygunuz ne idi?
Derginiz en güzel dergi olsun istiyorsunuz ve özen
gösteriyorsunuz her aşamasında ancak dergiye yazı gönderen herkes aynı endişede
olmayabiliyor. Sırf seviye endişesinden dolayı yayımlayamadığım, yayımlamadığım
yazılar sıkıntı oluyordu mesela. Kimse kırılsın, incinsin istemiyorsunuz ancak
yine de insanlar kırılıyor, inciniyor. Haksız da değiller belki… Bu ilk aklıma
gelen sıkıntı ancak bilhassa Anadolu’da dergicilik; dizgiden posta aşamasına
kadar serapa sıkıntıdır. Matbaa ayrı hava, postanın bir ayda bile dergi
ulaştıramadığı adresler ayrı sıkıntı. Yazıların sıraya konulması, tashih vs.
Tabii bir de dergideki sayfasını beğenmeyen yazarlar, şairler…
Maddi sıkıntılardan bahsetmiyorum bile. Neticede maddi
sıkıntı yani, adı üstünde. Sühan’ı çıkardığımız demlerde basın yasası
değişmişti mesela. Farkında olmadan basın suçlusu konumuna düştük. Yalnız biz
değil onlarca dergi, gazete… Resmi kurumların soğuk yüzüyle karşılaştığımız o
dönemde yaptığımız işin ciddiyetini daha iyi anladım, diyebilirim. Uzun ve ayrı
bir bahis bu.
Dergiciliğin zevkli tarafı elbette zahmetini unutturuyor.
İlk sayıdan sonra, ilk sayının yanına eklediğiniz her dergiyi uzaktan seyretmek
dahi ayrı bir keyif. Hiç ummadığınız kişilerden gelen tebrikler, yazılar…
Gazetelerde çıkan tanıtım yazıları… Başka illerden hatta şehirlerden dergi
isteyenler, dergiden kaynak göstererek yapılan alıntılar vs…
Bir de sun’i bir çevre sağlıyor dergi ve bu çevre ile aynı
dilden münasebet kuramazsanız yalnızlaşıyorsunuz zamanla. Bu da üzücü bir
durum.
Hüseyin Kaya neler
okur? Hangi konulara öncelik verir?
Bilimsel ve sosyal içerikli olan her metinden sıkılıyorum.
Okurken önceki yıllara göre daha seçici olmaya çalışıyorum. Beş on yıl önce ne
çok tanımadığım yazar, şair okumadığım kitap var, diye düşünüyordum şimdilerde
ise ne çok kağıt israfı olarak görüyorum bazı kitapları. Şark klasiklerini
önemsiyorum ve farklı çevirilerle tekrar tekrar okumaya çalışıyorum. Divan
şiiri benim için tükenmeyeceğini düşündüğüm bir kaynak. Divanlardan,
mesnevilerden kopmamaya çalışıyorum. Kendimden önceki kuşağı, kendi kuşağımı ve
geriden gelen arkadaşları takip etmeye çalışıyorum.
Hikmetli, lirik ve dili sağlam metinlere her zaman önem ve
öncelik veriyorum.
‘Çırpınıp İçinde
Döndüğüm Deniz’ isimli kitabınızda anılara dönüş, çocukluğa özlem hissediliyor.
‘Melal Bahçesi’ adlı şiir kitabınızda da hüzün hakim. Hüseyin Kaya şiirlerinde
daha çok hüzünlerinden mi beslenir?
Evet, hüzün. Hüzün de türlü türlü tabii… Lirik şiirler,
metinler yazıyorum. Bu durumdan rahatsız da değilim. Fıtrat meselesi bu.
Dünyanın hüzün üzerine kurulu olduğuna hatta cümle yaratılmışın bir yüzünün
hüzne boyandığına inanıyorum. Buna bakış meselesi de diyebilirsiniz.
Şiir yazan bir şairin
dışa dönük konulardan beslenmesi mi yoksa ‘ben’ üzerinden gitmesi mi şiiri daha
kuvvetli yapar?
Ben merkezli şiirlerin yahut denemelerin, hikâyelerin daha
kalıcı ve kuvvetli olduğuna inanıyorum. Bu üç harfli kelime aslında hepimizin
insanoğlunun zamiri.
Son olarak genç edebiyatçılara ve Nun Edebiyat Dergisi’ne dergi ve
dergicilik adına neler söylemek istersiniz?
Nun dergisi, doğumundan şu gününe kadar hikayesini bildiğim,
sıcak ve samimi bulduğum dergilerden biri. İlk sayısı, sayıları kusursuz bir
dergi galiba yayımlanmamıştır. İlk sayılar genelde uçuş denemeleridir. Nun
dergisi olarak güzel işler başaracağınıza inanıyorum. Daha evvel başka bir
yerde daha söylemiştim; dergiler parasızlıktan değil heyecan bittiğinde kapanır
aslında. Heyecanınız ve samimiyetiniz daim olsun, sonrası gelir inşallah.
Edebiyatla ilgilenen gençlere; bir şekilde kendilerine
dayatılan kitaplar isimler yerine batı ve doğu klasiklerinden ve tabii Türk
klasiklerinden feyz almalarını lügatleri önemsemelerini ve ayrıca mutlaka
Osmanlıca öğrenmelerini tavsiye ederim.
nun dergisi, sayı: 7
sonbahar, 2013