16 Temmuz 2023 Pazar
mesnevi yazabilmeyi isterdim
konuşturan: cevat akkanat
Yaşadığımız dönemin şairleri ne düşünüyor acaba Divan şiiri hakkında diye şairlerimize Divan şiirini soracağız…İlkin Hüseyin Kaya’ya sorduk..
Köklü bir edebî birikimin üzerinde hayat sürüyoruz. Şairlerimiz için klasik şiirimiz bir hazine. Peki, bu hazinenin farkında mıyız? Yeterince istifade edebiliyor muyuz yoksa böyle bir derdin sahibi değil miyiz?
Edebiyat geleneğimizin temellerinden birisi olan Divan şiiri ile alakalı, bugünün şairlerine dünün şiirini soralım istedik. Yaşadığımız dönemin şairleri ne düşünüyor acaba Divan şiiri hakkında… İlkin Hüseyin Kaya’ya soruyoruz sorularımızı...
Divan şiiri sizin için ne anlam ifade ediyor?
Ana damar, okyanusa akan büyük ırmak, roman, hikâye, felsefe, sanat, din, iman, hayat, şiir…
Sizce Divan şiiri bugün sürdürülebilir mi? Niçin? Nasıl?
Şiir de diğer bütün sanatlar gibi hayatın içinden alır rengini. Tanzimat’tan beri kalbimiz, yüzümüz Batı’ya dönük; fakat yine de divan şiirinin coşkulu, lirik ve derin düşünce iklimi kısmî yeniliklerle devam ettirilebilir ve ettirilmelidir düşüncesindeyim. Bahsettiğim yeniliklerle şiir yazan onlarca büyük şairimiz var. Divan şiiri her şeyden önce Türk şiirinin ana damarlarından birini oluşturur. Divan şiirinden, halk şiirinden yani gelenekten beslenmeyen şiir köksüzdür ya da aşılamadır, gövdesiyle meyvesi benzemez birbirine.
Şiirinizde Divan şiirine mahsus hangi unsurlara yer verdiniz, yer vermek istersiniz?
Şiir, kasıt kabul etmeyen bir türdür. En azından benim yazdıklarım için bu durum böyle. Dolayısıyla, illa şu unsuru şiirime taşıyacağım, şeklinde bir kaygım olmadı fakat Divan şiiriyle bilhassa öğrencilik yıllarımda ilgilendim ve bu ilgi yazdıklarıma da sirayet etti. Gazeller, rubailer, kıtalar yazdım yirmi yaşımın ilk yarısına kadar.
Divan şiirimize ait mazmunları, konuları, edebî sanatları hatta nazım biçimlerini kullandım, kullanmaya da devam ediyorum. Mesnevi yazabilmeyi ya da bir divan tertip edebilmeyi isterdim mesela.
En son ne zaman Divan şiiri okudunuz?
Bir hafta olmamıştır. Kitaplığımda divanlar ve mesneviler daima ulaşabileceğim bir rafta durur, bazı gazeller kendisine mutlaka çağırır bir süre okumasam. Farkında olmadan ezberlediğim onlarca beyit, gazel vardır bu şekilde.
Kendinize yakın hissettiğiniz Divan şairi/şairleri var mı? Neden? Nasıl?
Fuzûlî ve Niyaz-i Mısrî’yi kendime daha yakın hissederim. Fuzuli’deki lirizm, Niyaz-i Mısri’deki dünya ve hayat anlayışı, coşkunluk kendimi onlara yakın hissetmem için gerekli sebepler galiba. Nesimi, Eşrefoğlu Rumi, Şeyh Galib, Esrar Dede, Nef'i, Naili, Neşati, Necati gibi isimlerle listeyi uzatmak mümkün.
Cevat Akkanat sordu
2012
Kaynak: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/mesnevi-yazabilmeyi-isterdim-h10361.html
20 Temmuz 2020 Pazartesi
türkü söyle kitap oku
cevat akkanat
Âşık Veysel’in gönülleri göynüten bir türküsü var: “Çırpınıp içinde döndüğüm deniz...” diye başlayıp giden…
“Çırpınıp
içinde döndüğüm deniz
Dalgalanır
çoşar ürüzgârından
Mevce gelip cûş
eden aşkımız
Ah çektikçe kaynar gelir derinden…”
Türkünün
tamamını dinlemeyi, tabii ki Âşık Veysel’in sesinden, size bırakıyoruz. Biz,
gönül tellerini birbirine çarpan bu dizelerin edebî âlemde nasıl ömür sürdüğüne
bakacağız!
Sanatlar arası bir geçişkenlikten bahsediyoruz; müzikten edebiyata, türküden denemeye, daimi bir yolculuk…
Herhangi bir
sanat eserini yeniden üretmek farklı bir sancıyı giyinmek anlamı taşır.
Sancının birkaç sebebi vardır: Kaynak metin yahut kişiyle özdeşleşmek, onu
yaşayıp aşmak, o kişi veya metinle bir şekilde hemhal olmuş kişilerin ezberiyle
mücadele etmek vb…
Geleneği
yenilemek, özgün bir kimlikle yeniden üretmek diyoruz biz buna…
Hüseyin Kaya, Âşık Veysel’in bir türküsünün ilk dizesini alıp, kitabına ad olarak seçeceğini söylediğinde, tamam demiştim, bu senin denemelerin için yüzde yüz isabetli bir seçim… Hüseyin Kaya’nın bizim görüşümüze de müracaat etmesi, bu tercihte bizi ne kadar pay sahibi kılar bilemeyiz, fakat eser yayınlandıktan sonra, sayfaları arasında göz gönül keyfini sürdükçe, şöyle diyoruz: Bereketlendi dünyamız. Halimiz vaktimiz, engin bir canlılıkla hem kederlendi hem şenlendi! Evet, şimdi bir kitabın adında yaşıyor Âşık Veysel’in türküsü: Hüseyin Kaya’nın deneme kitabında…
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz (Ötüken Yayınları-2011) dört bölümlük bir deneme kitabı: “Hüseynim Geçiyor Gençlik Çağları!”, “Havada Kar Sesi Var”, “Ömrümüzün Rüyası” ve “Bir Şehirden Gidememek”…
Eseri okudukça
bu bölümlerin hayatın farklı kompartımanlarına denk düştüğünü görmemeniz mümkün
değil. Yani bir nevi otobiyografik sunumlar yapıyor Hüseyin Kaya… Bu
sunumlarını sadece zaman üzerinden gerçekleştirmiyor, eşyayı ve mekânı da
katıyor araya; pek tabii olarak kimi olaylarla birlikte duygu, düşünce ve
hayalleriyle harmanlayarak…
Bu harmanlama içinden daha somut halleri seçmeli… Buyuralım, hep beraber bakalım, Hüseyin Kaya neleri yazmış: Çocukluk manzaralarını, kış güneşinin gönlü avutan yansısını, baba kokusuyla iç içe geçmiş oğul kokusunu, hayatın içine girilen yaşamaları, okul çağlarında kitaplık kolunda olunan kitap kurtluğunu, kırları şenlendiren nevruz kuzulatma oyununu, bozkırda kuruyan ırmağı, tiryakisi olunan yazarları, dedeyle akran yaşanan ömrün ilkbaharını, açılan ve kapanan dergilerin aziz hatıralarını, ayrılıkları, yolculukları, güzleri, kışları, çiçek dilini, bahar şarkısını, oyun bahçesini ve daha nice şeyleri yazmış…
Hüseyin Kaya’nın Çırpınıp İçinde Durduğum Deniz’de yaslandığı tek kültür adamı Âşık Veysel değil. Onunla birlikte onlarca tarihi kimlik eserin sayfaları içinde size el ediyor. Kimi zaman bir ara başlık içinde, kimileyin gizli bir iz şeklinde satır aralarında… Bunlardan bir kısmını saysak fena olmaz sanırım: Meselâ kitabın ilk bölümüne ad olan başlık bir Çorum Türküsü’dür. Bu çeşit kullanımları seviyor olmalı Hüseyin Kaya, zira Bâkî’den Fuzulî’ye, Turabî’den Yahya Bey’e, Ziya Osman Saba’dan Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya… Hayır, bu böyle geçiştirilmemeli, yazar kimlerden el aldıysa tek tek belirtilmeli.
İşte o şanlı ve şöhretliler kadrosu: Cengiz Aytmatov, James Cllarence Mangan, Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Kemal Sayar, Keçecizade İzzet Molla, Necati, Fasih, Şehriyar, Saint Exupery, Herman Hesse, Tolstoy, Bukovski, Nietzsche, Goethe, Tagore, Attar, Hafız, Andre Gide, Rilke, Eliot, Dostoyevski, Puşkin, Oscar Wilde, Kafka, Borges, Paul Auster, Balzac, Hölderlin, Nerval, Gorki, Hugo, Salome, Vasnocelos, Muhibbi, Nâbî, Cinâni, Mevlana İdris, Karacaoğlan, Usulî, Cemil Meriç, Arif Nihat Asya, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yahya Kemal, Vâsıf, Cahit Sıtkı Tarancı, Cenap Şehabettin, Attila İlhan, Turgut Uyar, Halil Cibran, Erdem Bayazıt, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sezai Karakoç, Sedat Umran, Asaf Halet Çelebi, Edip Cansever, Metin Altıok, Rıza Tevfik, Cafer Turaç, Tuğrul Tanyol, Can Yücel, Özdemir Asaf…
Hüseyin Kaya,
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz’in bir yerinde “Hayret eden, şaşırabilen
çocuklardık. Gördüğümüz, duyduğumuz garip şeyleri dikkatle izler, dinler ve her
şeyden kendimizce anlamlar çıkarmaya çalışırdık” diyor. Bu ifadelerden ben,
yazarın türküsünü bitirmeyeceğini, yeni türkülere doğru yol alacağını
çıkarıyor, Hüseyin Kaya’nın yeni denemelerini bekliyorum…
milli gazete, 26 temmuz 2012
9 Temmuz 2020 Perşembe
âşık veysel dinlenir, hüseyin kaya okunur
cevat akkanat
Âşık Veysel’in “Çırpınıp içinde döndüğüm deniz…” türküsü
şimdi Hüseyin Kaya’nın kitabının adında yaşıyor..
Türkünün tamamını dinlemeyi, tabii ki Âşık Veysel’in
sesinden, size bırakıyoruz. Biz, gönül tellerini birbirine çarpan bu dizelerin
edebî âlemde nasıl ömür sürdüğüne bakacağız! Sanatlar arası bir geçişkenlikten
bahsediyoruz; müzikten edebiyata, türküden denemeye daimî bir yolculuk…
Hüseyin Kaya o denizde
Herhangi bir sanat eserini yeniden üretmek farklı bir
sancıyı giyinmek anlamı taşır. Sancının birkaç sebebi vardır: Kaynak metin
yahut kişiyle özdeşleşmek, onu yaşayıp aşmak, o kişi veya metinle bir şekilde
hemhal olmuş kişilerin ezberiyle mücadele etmek, vb… Geleneği yenilemek, özgün
bir kimlikle yeniden üretmek diyoruz biz buna…
Hüseyin Kaya, bir türküsünün ilk dizesini alıp, kitabına ad
olarak seçeceğini söylediğinde, “tamam” demiştim, “bu senin denemelerin için
yüzde yüz isabetli bir seçim…” Hüseyin Kaya’nın bizim görüşümüze de müracaat
etmesi, bu tercihte bizi ne kadar pay sahibi kılar bilemeyiz, fakat eser yayınlandıktan
sonra, sayfaları arasında göz ve gönül keyfini sürdükçe, şöyle diyoruz:
Bereketlendi dünyamız. Halimiz vaktimiz, engin bir canlılıkla hem kederlendi
hem şenlendi!
Hüseynim geçiyor gençlik çağları
Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz (Ötüken Yay., İst., 2011, 184
s.) dört bölümlük bir deneme kitabı: “Hüseynim Geçiyor Gençlik Çağları!”,
“Havada Kar Sesi Var”, “Ömrümüzün Rüyası”, “Bir Şehirden Gidememek”… Eseri
okudukça bu bölümlerin hayatın farklı kompartımanlarına denk düştüğünü
görmemeniz mümkün değil. Yani bir nevi otobiyografik sunumlar yapıyor Hüseyin
Kaya…
Bu sunumlarını sadece zaman üzerinden gerçekleştirmiyor,
eşyayı ve mekânı da katıyor araya; pek tabii olarak kimi olaylarla birlikte ve
duygu, düşünce ve hayalleriyle harmanlayarak…
Bu harmanlama içinden daha somut halleri seçmeli… Buyuralım,
hep beraber bakalım, Hüseyin Kaya neleri yazmış: Çocukluk manzaralarını, kış
güneşinin gönlü avutan yansısını, baba kokusuyla iç içe geçmiş oğul kokusunu,
hayatın kıyısından içine girilen yaşamaları, okul çağlarında kitaplık kolunda
olunan kitap kurtluğunu, kırları şenlendiren nevruz kuzulatma oyununu, bozkırda
kuruyan ırmağı, tiryakisi olunan yazarları, dedeyle akran yaşanan ömrün
ilkbaharını, açılan ve kapanan dergilerin aziz hatıralarını, ayrılıkları, yolculukları,
güzleri, kışları, çiçek dilini, bahar şarkısını, oyun bahçesini ve daha nice
şeyleri…
Bir kültür atlası
Hüseyin Kaya’nın Çırpınıp İçinde Durduğum Deniz’de
yaslandığı tek kültür adamı Âşık Veysel değil. Onunla birlikte onlarca tarihî
kimlik eserin sayfaları içinde size el ediyor. Kimi zaman bir ara başlık
içinde, kimileyin gizli bir iz şeklinde satır aralarında…
Bunlardan bir kısmını saysak fena olmaz sanırım: Meselâ
kitabın ilk bölümüne ad olan başlık bir Çorum türküsüdür. Bu çeşit kullanımları
seviyor olmalı Hüseyin Kaya, zira Bâkî’den Fuzulî’ye, Turabî’den Yahya Bey’e,
Ziya Osman Saba’dan Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya… Hayır, bu böyle toptancı üslubuyla
geçiştirilmemeli, yazar kimlerden el aldıysa tek tek belirtilmeli.
İşte o şanlılar şöhretliler kadrosu: Cengiz Aytmatov, James
Cllarence Mangan, Ömer Seyfettin, Refik Halit, Reşat Nuri, Kemal Sayar,
Keçecizade İzzet Molla, Necati, Fasih, Şehriyar, Saint Exupery, Herman Hesse,
Tolstoy, Bukovski, Tolstoy, Nietzsche, Goethe, Tagore, Attar, Hafız, Andre Gide,
rilke, Aliot, Dostoyevski, Puşkin, Oscar Wilde, Kafka, Borges, Paul Auster,
Balzac, Hölderlin, Nerval, Gorki, Hugo, Salome, Vasnocelos, Muhibbi, Nâbî,
Cinâni, Mevlana İdris, Karacaoğlan, Usulî, Cemil Meriç, Arif Nihat, Faruk
Nafiz, Yahya Kemal, Vâsıf, Cahit Sıtkı, Cenap Şehabettin, Attila İlhan, Turgut
Uyar, Halil Cibran, Erdem Bayazıt, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sezai Karakoç, Cahit
Sıtkı, Afşar Timuçin, Sedat Umran, Asaf Halet, Edip Cansever, Metin Altıok,
Rıza Tevfik, Cafer Turaç, Tuğrul Tanyol, Can Yücel, Özdemir Asaf…
Bu türkü bitmez
Hüseyin Kaya, Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz’in bir yerinde
“Hayret eden, şaşırabilen çocuklardık. Gördüğümüz, duyduğumuz garip şeyleri
dikkatle izler, dinler ve her şeyden kendimizce anlamlar çıkarmaya çalışırdık.”
diyor. Bu ifadelerden ben, yazarın türküsünü bitirmeyeceğini, yeni türkülere
doğru yol alacağını çıkarıyor, Hüseyin Kaya’nın yeni denemelerini bekliyorum.
kaynak: dunyabizim.com