hüseyn kaya
Bazı şairler vardır hayata karşı duruşları
şiirdir yazdıklarından önce. Hayatlarından damıtarak yazarlar yazdıkları her
mısrayı, söyledikleri her kelimenin mutlaka ödenmiş bir bedeli vardır kendi
dünyalarında. Yalandan, riyadan, gösterişten uzaktır hem hayatları hem
yazdıkları... Çoğu sanatkarda var olan “ben”lik duygusunun izlerine de pek
rastlanmaz bu tür şairlerin yazdıklarında. Birilerini parlatarak ya da birileri
tarafından parlatılarak kazanmazlar “şair” vasfını. Esasen “şair” olmaktan
ziyade “insan” olma derdindedirler lakin yine de adları “şair”e çıkmıştır bir
kez...
Küçücük dünyalarından ölümsüz mısralar devşirir
bu tür şairler. Büyük felsefi acılar, toplumsal çalkantılar, savaşlar, siyasi
değişimler sarsmaz onların şiirlerini. Ezelî ve ebedî küçük hüzünlerin,
mutlulukların, hasretlerin titrettiği kalplerinden sade ve mütevazı dizeler
düşerler kağıtlara. Doğan güneş, açan çiçek, sararan yaprak, ansızın gelen
yağmur, güvercinler, serçeler, ağaçlar, evler, odalar, kapılar, pencereler
bitmek tükenmek bilmeyen bir ilham kaynağıdır onlar için.
Ne dostları, ne ailesi, ne kainat ne de
kelimeler şikayetçidir bu şairleden.
Ziya Osman Saba,
Cumhuriyet sonrası edebiyatımızın samimi ve mütevazı birkaç şairinden
biri. Felsefi düşüncelerden, ideolojilerden, kutuplaşmalardan uzak adeta bir
derviş edası ile küçücük dünyasının telaşında, hüznünde, sevincinde bir şair:
Ben de taşıdım akşam bir eve bir ekmeği
Yaşadım bir kenarda habersiz hintten çinden
Ömrümün bilmiyorum her an neresindeyim
Fakat sesler geliyor gelecekler içinden.
Ziya Osman için şiir hayatın içindedir ancak
hayatın gayesi değildir. Şair şiiri putlaştırmaz, her şeyin üstüne ötesine
taşımaz. Onun için şiir “katlanılmaz” olarak nitelediği hayat karşısında bir
sığınak hatta kurtarıcıdır.
Yaşamak bundan sonra katlanılmaz eziyet
Bir şey istemiyorum artık ne zevk ne para
Kaybolmuş baharıma beni götür hatıra
Hafızam avut beni beni kurtar ey şiir
Dünyanın karmaşası, kaderin ve ömrün
bilinmezliği bazen şairi karamsarlığa düşürür. Böyle zamanlarda şairin her insan
gibi gamdan dertten azade olduğu çocukluk yıllarına özlem duyması ve dizelerini
çocukluk özlemiyle yoğurması manidardır:
O kadar istedi ki bir şeyi bugün içim
Dedim, kendi kendime "bari, çocuk olaydım
Bana bir camdan yine seyrettirseydi dadım
Yağmurun yağdığını bahçede sicim sicim.
Çocukluk; her büyük şair, düşünür için olduğu
gibi Ziya Osman için de uzak bir “memleket”tir. Şair olmak, o memleketten
çıkmamak, çıkılmışsa bile hep o diyarı hatırlamaktır biraz da:
Çocukluğum, çocukluğum...
Gözümde tüten memleket.
Artık bana sonsuz hasret,
Sonsuz keder çocukluğum.
İnsan ömrünün cennetten dünyaya uzanan bölümüdür
belki de çocukluk. Bu yüzden kalbine tutunarak yaşayan her yolcu o günleri ömür
boyu arar, özler...
Nasıl anmazsın o çocukluk günlerini!
Dalda bülbülü vardı, gökte beyaz bulutu.
Annem vardı, babam vardı.
Bahçemizde, ılık, uzayan günlerdi yaz,
Bir beyaz âlemdi kış.
Başkaydı güneşi, böyle değildi ayı.
Artık istemiyorum yaşamayı!
Bir gün ver bana Tanrım,
Ta çocukluğumdan kalmış..
Şiirden ziyade aslında hayat karşısında ya bir
içleniş ya bir dua izi taşır Ziya Osman’ın şiirleri. Cumhuriyet dönemi şairleri
içerisinde içten ve derinden “Rabbim” diyen nadir şairlerdendir o. Ziya Osman
şiirlerinden eleme, içlenişe, acıya, siteme yolu düşmeyenler şükrün, hayretin,
tefekkürün aydınlığı ile ışıldar:
İlk defa bakıyorum, Rabbim, her şeye.
Yeryüzünü yeniden görür gibiyim.
...
Anlıyorum, şu kuş neden yuva yapıyor.
Anlıyorum, Allahım kalbim niye çarpıyor.
Müminane
şiir nedir, nasıl olmalıdır? Ziya Osman’ın bazı şiirleri aslında edebiyatımızda
pek de tartışılmamış bu soruların cevaplarını kısmen içerir niteliktedir.
Şairin bir mümin edası ile gündelik hayatın içinden Allah’a seslenmesi,
Allah’la konuşması esasında onun ilham kaynaklarını ve şiir dünyasını ele
vermesi bakımından önemli ip uçları verir:
Her akşamki yoluma koyulmuş gidiyorum.
Her akşamdan vücudum bu akşam daha yorgun.
Öyle istiyorum ki bu akşam biraz sükûn,
Bir cami eşiğine yatıversem diyorum
Şairi, iç dünyasındaki sıkıntılar kadar dış
dünyadaki sıkıntılar ve bu sıkıntıların düşürdüğü yalnızlık hissi de yöneltir
Allah’ı anmaya.
-Rabbim, şuracıkta sen bari gözlerimi yum!
Sen, bana en son kalan, ben senin en son kulun;
Bu akşam, artık seni anmayan İstanbul’un
Bomboş bir camiinde uyumak istiyorum.
Ziya Osman’ın şiiri akmaktan yorulmuş bir
ırmağın neticede vardığı sükutun şiiridir. Hızla devinen hayat içerisinde her
şeyin anlamsızlaştığı yahut bittiği, geride kaldığı anların içinden veya o
halleri kuşanarak şiirin peşinde yürür şair:
Rabbim nihayet sana itaat edeceğiz
Artık ne kin ne haset ne de yaşamak hırsı
Belki bir sabah vakti belki gece yarısı
Artık nefes almayı bırakıp gideceğiz..
Hayat, yalnızlık, çocukluk, küçük mutluluklar
hüzünler kadar kadar ölüm düşüncesi de yeralır Ziya Osman’ın şiirlerinde. Ölümden korkmaz şair zira ahiret onun için
bir buluşma yurdudur.
Başım bir defa olsun dönmeyecek geriye.
Bir el gözlerimdeki perdeyi sıyıracak.
Onları bulacağım!.. Ve annem şaşıracak:
“Görmeyeli ne kadar büyümüş oğlum” diye.
Ne Necip Fazıl kadar gür sesli ve aşkın ne Nazım
Hikmet kadar dünyevî ve ideolojik ne Yahya Kemal kadar biçime hapsolmuş ne
Tanpınar kadar hisleri boşlukta bir şair Ziya Osman... Kendine has duruşu ve
dünyaya bakışı ile kemale ermiş bir kalbin, “ince şeyler”in şairi. Ağaçların,
mevsimlerin, günlerin, sabahların, akşamların, yazın, güzün, çocuk
gülüşlerinin, ekmeğin dostlukların, yalnızlıkların, küçük sevinçlerin,
hüzünlerin şairi o. Evliliği, nişanlılığı, evi, evleri dahi dizelerine misafir
edecek kadar samimi.
Her şairi şair yapan bir damar, vasıf yön vardır
çoğunlukla. Kimi şairi sanatı kimini
ideolojisi, dünya görüşü, ölümsüzleştirir. Ziya Osman’ı şair yapan şey esasında
ne şiire getirdiği yenilik, ne şiirinde kullandığı biçimler ne de ideolojik
tavrıdır. Ziya Osman’ı şair kılan en belirgin vasfı, “insani” duyarlığı ve bu duyarlığı sakin bir
“kul” edası ile samimiyetle kelimelere aktarması galiba.
Bazı şairler yalnızca “iyi şair” olarak anılır,
kimliğinden kişiliğinden fazlaca bahsedilmez. Bazı şairlere de yalnızca “iyi
insan” denir ve onun şiiriniden bahsedilmez. Ziya Osman hem iyi bir şair hem
iyi bir insan olarak anılmayı hak eden bir isim. Ziya Osman’ın yalnızca yazıp
çizdikleri değil, kitapların dergilerin
sayfalarında sararan cansız sureti, fotoğrafları dahi bu hakikati fısıldar
kendisine incelikle bakanlara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder